Pek çoğunuz bir expat (yabancı bir ülkede çalışan) olarak evinizden uzakta yaşıyorsunuz ve her expat’ın hayatı farklı boyutlar içeriyor. Sizinle, Hindistan’da yaşadığım tecrübeleri paylaşmak istiyorum. Bu yazı aslında 10 yıl önce yayınlanmıştı ama hâlâ pek çok açıdan geçerliliğini koruyor.
Hindistan’da yaşayan bir expat’ın deneyimleri
Yetenekli insanlarına ve canlı iş dünyasına rağmen Hindistan, “siyasi” değil, “ekonomik” bakış açısına odaklanmadığı sürece gelişmekte olan bir ülke olarak kalabilir.
Egzotik, Benzersiz ve Çeşitli! Bu renkli ülkeye gitmeden önce zihnimdeki Hindistan imajı buydu. Bu imaj Hemingway’in “Hindistan, binlerce Tanrının, Dinin ve dilin ülkesi” yazısını okuduktan sonra daha da güçlenmişti. Ve her geçen gün bu düşüncem biraz daha yoğunlaştı. Hindistan ve Hintliler geçmişi, bugünü ve geleceği beraberlerinde taşımak gibi benzersiz bir özelliğe sahip. Eski Hindistan, bugünün modern Hindistan’ıyla bir arada var oluyor ve çok güzel bir şekilde harmanlanıyor. Ve tıpkı ülkenin kendisi gibi, Hint kültürünün her bir unsuru da hiç bitmeyen bir özümseme ve benimseme sürecinin bir ifadesi.
Ve bu da tanıklık etmesi son derece ilginç bir deneyim.
Hindistan’a ilk gittiğimde ortam, kültürel çeşitliliği ve farklı aksanlar nedeniyle biraz bunaltıcı gelmişti; hatta iş terminolojisi bile tüm dünyada kullanılandan farklıydı. Ama insanlar anlatmak için uğraşıyor, yardımcı oluyorlardı; böylece anlamak ve bağ kurmak yavaş yavaş kolaylaştı. Hindistan’a uyum sağlamam yaklaşık 6 ay sürdü. Yerleşme döneminden sonra ise asla kaçırmak istemeyeceğiniz harika bir öğrenme deneyimine dönüştü.
Hindistan gelişmekte olan bir ülke olarak görülüyor ama iş yapış biçiminin temelleri tüm dünyayla aynı. Ancak zaman zaman Hindistan’ı farklı kılan özellik, çok ince detaylara girmekten kaynaklanan ağır tempo. Bu sırada ana hedef dağılıyor ve pek çok parçalanmış seçenek üzerinde çok fazla düşünülüyor. Bürokrasi, İngilizlerin Hindistan’a hakim olduğu günlerden kalma bir miras. İş yapış tarzında bu kültü hâlâ egemen ama eminim genç kuşaklar daha profesyonel ve etkili şekilde çalışarak bunu değiştireceklerdir.
Daha resmi olan Avrupa’yla karşılaştırıldığında, Hindistan’daki iş yapış şekli daha kişisel, çünkü pek çok aile şirketi var. Atmosfer daha rahat ve insanlar kendilerini ifade etmek istiyorlar, kişisel görüşlerinde ısrarcı davranıyorlar. Bunu demokratik bir süreç olarak görebilirsiniz. Ama Hindistan’da ekibin/organizasyonun lideri, Avrupa’dakinden daha korumacı bir rol oynuyor. Dolayısıyla da insanlar, işi istenen şekilde yaptıklarından emin olmak için tekrar tekrar ‘kontrol etme’ eğilimindeler. Bu sistem, unvanların ve statülerin göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir rol oynadığı, katı bir hiyerarşi modelinin doğmasına neden olmuş.
Ben özellikle Hindistan’daki gençlerin çok profesyonel, çok hedef odaklı olduklarını ve hem kendilerinden hem de çevrelerinden çok şey beklediklerini düşünüyorum. Yeni nesil Batı kültürüyle çok içli dışlı olsa da Hintli tarzlarından çok gurur duyuyorlar. Batı kültürünü körü körüne kabullenmiyorlar, onun yerine Batı’nın ve kendi kültürlerinin karışımı olan yeni bir Hint tarzı yaratmış görünüyorlar.
Siemens’teki Hintli ekibimiz de bundan farklı değil. Kendilerini işlerine ve şirkete son derece fazla adıyorlar, inanılmaz derecede detay odaklılar ve kendilerine yüksek standartlar belirliyorlar. IT, finans ya da muhasebe alanlarındaki yetenekler dünyanın en iyileri arasında yer alıyor ve tüm dünya projelerinde bu yeteneklerle çalışmak istiyor.
Hindistan’ın uluslararası alanda daha fazla tanınmaya çalışması gerektiğini düşünüyorum.
Yazılım, donanım ya da bilişim alanında sunduklarının stratejik olarak “pazarlanması”, “Made in India” markasının oluşturulması gerekiyor.
Ama iş dünyası bunu tek başına yapamaz. Aynı zamanda hükümetin de bu konu üzerinde durması lazım. Odak noktasının siyaset değil, ekonomi olması gerekiyor. Hindistan, Avrupa Topluluğu gibi sınır-ötesi iş fırsatlarını keşfetmeli. Güçlü yanlarını, yani ‘Kohinoor’u, IT bilgisini ve yeteneklerini stratejik olarak “satmalı”. Komşularının enerji, finans ya da arka ofis yönetimi gibi konulardaki ihtiyaçlarını fark edecek “vizyonerler” geliştirerek elindeki hazineyi parlatması gerekiyor.
Altyapı eksiklikleri de ilgilenilmesi gereken sorunlardan biri. Hükümetin ve iş dünyasının toplumsal sorumlulukları da var. Yakın çevrenin sağlığı da dahil olmak üzere, kendi çevrelerine özen göstermek gibi açık sorumlulukları bulunuyor. Hükümet her sorunla tek başına ilgilenemez, herkesin katılımı gerekiyor. İnsanların ülkelerine yardım etme istekleri içlerinden gelmeli ve herkes bir diğerine örnek olmalı.
“Gerçek” Hindistan inanılmaz bir renkliliğe sahip; etrafta görülen yoksulluğa rağmen, insanlar yüzlerinde bir gülümseme ve vakarla yaşıyorlar. Bu da Hindistan deneyimini çok özel bir hale getiriyor ve mükemmel bir öğrenme fırsatı sunuyor.
Yorum yapılmamış