İş Dünyası

Alman Şirketleri Türkiye’de Nasıl Başarılı Olabililer?

14 Ocak 2014

Türkiye’de ,“Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır” diye bir deyim vardır. Türkiye gibi bir ülkede, uzun vadeli ilişkiler hem sosyal yaşamda hem de iş dünyasında birinci derecede önemlidir. Bu yüzden Siemens, Türkiye’ye 150 yıldan daha uzun bir zaman önce gelmiş ve bir daha da buradan ayrılmamıştır. Siemens olarak, Türkiye’de artık, ‘Alman kökenli bir Türk şirketi’ şeklinde algılanıyoruz.

150 yıldan daha uzun bir zaman önce Türkiye’de faaliyete başladığı ilk zamanlardan bu yana, Siemens, pek çok kişinin yaşamına dokunmuş ve Türk endüstrisinin gelişim sürecindeki ayaklardan biri olmuştur. Siemens olarak, elektriğin Türkiye’ye taşınmasında; Osmanlı saraylarının aydınlatılmasında; evlere televizyon altyapısının getirilmesinde rol alan ilk şirketlerden biriyiz. Ayrıca, bundan tam olarak 100 yıl önce, 1913 yılında ilk tramvayı da Türkiye’ye biz getirdik. İronik olan, 100 yıl sonra, 2013 yılında ilk ‘çok yüksek hızlı treni’ de Türk hükümetine biz teslim ettik.

Doğu ile Batı arasında bir köprü olarak Türkiye, üretim yapmak ve hizmet sağlamak için oldukça cazip bir merkez. Dünyanın 16. büyük ekonomisi ve ayrıca AB Gümrük Birliği üyesi kimliği ile Türkiye, Alman şirketleri için büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye’nin en büyük avantajlarından biri, yaklaşık 4,5 milyon kişilik genç iş gücü. Genç ve eğitimli iş gücü ülkenin büyük değerlerinden birini oluşturuyor. Bu genç güç, dinamik ve ayrıca ‘yeniliklere de açık.’

Türkiye’de, Doğu ve Batı kültürleri arasında hareket edebilen, kendine güvenli genç iş adamları ve iş kadınlarından oluşan yeni bir kuşak yetişiyor. Çeşitlilik konusu genç nüfusun yanı sıra başka pek çok boyuta da sahip. Ülkede büyük bir kadın mühendis ve avukat nüfusu var; ayrıca, proje yönetimlerinde yer alan ciddi sayıda kadın, önemli bir farklılaşma noktası. Türkiye’de başarılı olabilmenin temel faktörü, çeşitliliğe sahip entelektüel bir sermayeyi yarar sağlar hale getirmektir.

Hangi ülkede iş yaparsanız yapın kültürel boyutlar her zaman çok önemlidir. Pek çok ülkede aynı iş dünyası dilinin kullanılıyor olması, her yerde aynı iş kültürüne sahip olunduğu anlamına gelmez. Türkiye şu anda kendini yeniden keşfettiği bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve geleceğe doğru kendine özgü yolunu arıyor. Batı, bu süreçte önemli bir kıstas, ancak özellikle Türkiye’deki yeni nesil, Doğu ve Batı kültürleri ve değerlerinin bir sentezi aracılığı ile kendi doğru yollarını bulmaya çalışıyor.

Türkler yapı olarak doğaldır, spontane davranırlar, heveslidirler ve risk almaya daima hazırdılar; strateji onlar için biraz daha ‘sonradan’ gelir. Bu Almanların alışık olduğu yoldan farklı olabilir, fakat bu durum, Türklere iş yapmada zaman ve hız avantajı sağlıyor. Alman şirketleri, önce stratejik riskleri değerlendirir, daha sonra gerçekten harekete geçerler. Bu sebeple, zaman zaman daha yavaş, daha tedbirli ve daha tereddütlü bir görüntü çizebiliyorlar. Tüm bunlar nedeniyle, güçlü yönleri, kültürleri ve değerleri kaynaştırmak, Türkiye gibi bir ülkede önyargılardan uzak biçimde başarılı olabilmek için önem taşıyor.

Siemens olarak 150 yıldan daha uzun bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de 3 üretim tesisi ve 3000 çalışanımızla, katma değerli üretime ve Ar-Ge’ye katkıda bulunuyor, ülke çapında servis ağı kurabiliyoruz. Benim için uzun vadeli başarımız Türkiye’deki iş kültürünü anlamaya, müşterilerimizin ve toplumun güvenini kazanmaya ve sürdürülebilirlik için sıkı bir şekilde çalışmaya dayanıyor. Buna ek olarak başarı, kendimize ve yaptığımız işe inanmak ve hedeflerimize ulaşmak için alışılagelmişin dışında düşünebilmek becerisinde de yatıyor.

Bir ülkede sürdürülebilirlik sağlayabilmek, aynı zamanda o ülkede topluma ne verdiğinizle de bağlantılı. Siemens olarak, Türk üniversitelerindeki başarılı öğrencilerin daha üst düzeyde eğitim almasına destek oluyoruz. Mühendislik disiplinlerindeki öğrencilere burs sağlarken, kadın öğrencilerle engellilere öncelik tanıyoruz. İstanbul’da kurduğumuz ‘Siemens Sanat’ merkezi ile genç sanatçıları destekliyor; ayrıca, genç opera sanatçılarının eğitimlerine Avrupa’da devam edebilmeleri için burslar sağlıyoruz. Bir yandan Türk endüstrisinin gelişimine tanıklık ederken bir yandan da ülkedeki kültürel gelişmelerin bir parçası olmaktan gururluyuz.

Uzun yıllardır Türkiye’de başarılı olabilmiş bir Alman şirketi olarak, Alman şirketlerine tavsiyemiz, Türkiye’de ‘sürdürülebilir iş gerçekleştirmeleri’. Türk ekonomisi son yıllarda daha açık ve liberal bir ekonomiye dönüştü ve iş yapmak da artık daha az bürokratik hale geldi. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede değişen iş dünyası iklimine zamanında ve yerinde aksiyonlarla uyum sağlamak çok önemli ki bu da ancak ‘sürdürülebilirlikle başarılabilir.

Yorum yapılmamış

    Bir cevap yazın


    The reCAPTCHA verification period has expired. Please reload the page.