Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde, her zamankinden daha karmaşık bir dünyada yaşayan gençlerimizi düşünüyorum. COVID-19 pandemisinin yankıları, uzaktan öğrenme ve çalışma geçişleri ile artan belirsizlikler, hepimizde olduğu gibi onların da zihinlerinde ve kalplerinde derin izler bıraktı. “Kaygı” duygusu sınırları aşarak evrensel bir kabulleniş ve hepimizi derinden etkileyen bir his haline geldi; bu durum Türkiye’de de hissediliyor.
Bu zorlukların yanı sıra,her geçen gün şahit oluyoruz ki gençlerimiz dijital dünyanın labirentinde kaybolmuş durumda. Sürekli bilgi akışı ve bitmek bilmeyen bildirimler, benzersiz bir stres türü yaratıyor—ben buna “dijital yük” diyorum. Birden fazla dijital araç, platform ve teknolojiyi yönetmenin getirdiği sessiz bir yük var; hepsi dikkat talep ediyor ve bu da bizi bunalmış ve tükenmiş hissettiriyor.
Savaşların ve çatışmaların etkisi, yalnızca doğrudan etkilenenler için değil, aynı zamanda bu krizlere uzaktan tanık olanlar için de zihinsel sağlık üzerinde ağır bir baskı oluşturuyor. Bu durum, istikrarsızlık, güvensizlik ve çaresizlik hissini artırıyor. Türkiye’de, yüksek enflasyon ve artan yaşam maliyetleri, birçok gencin günlük yaşamını bir mücadele haline getiriyor. Zor seçimlerle karşılaşan gençler, evde kalmayı mı yoksa yurtdışında yeni fırsatlar aramayı mı tercih etmeliyim diye düşünüyor; başka bir ülkenin vaatlerinin gerçekten göründüğü kadar parlak olup olmadığını sorguluyor.
Bugün, onlara—ve hepimize—hatırlatmak istiyorum ki, hayat birçok sorun sunsa da, aynı zamanda bu sorunları çözme daveti de sunuyor. Karl Popper’ın bir zamanlar söylediği gibi, “Hepimiz, olayların geçmişte olduğu gibi yanlış gitmeye devam edeceğini düşünmeye eğilimliyiz. Ancak tam da bu anlarda, onları doğru yola sokmak için yeni yollar aramayı öğrenebiliriz.”
Umudun pasif bir yaklaşım değil, aktif bir arayış olduğunu unutmamalıyız. Umut aslında; alternatifler aramakta, etrafımızdaki insanlardan destek bulmakta ve daha iyi bir yarının mücadelesinin bugün en küçük adımlarla başladığını fark etmekte gizlidir. Dünyanın durumu ve çevremizdeki dijital kaos nedeniyle belirsizlik, bunalmışlık veya hatta umutsuzluk hissetmek normaldir. Ancak her zorlukla birlikte değişim, büyüme ve yeni başlangıçlar için bir potansiyelin geldiğini de unutmamalıyız.
Gençlerimiz bu yolculukta yalnız değiller. Birlikte, ruh sağlığının anlaşıldığı, empati ile hareket ettiğimiz ve umudun bize ileriye taşıdığı bir toplum inşa edebiliriz; bu, zorluklar karşısında bile geçerlidir.
Haydi, gençlerimizi dinlemeye, destek olmaya ve onlarla birlikte yürümeye devam edelim.
Yorum yapılmamış