Aile – Hüseyin Gelis https://gelis.org Fri, 27 Dec 2019 11:06:46 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.5 Sona eren yıl ve yeni bir başlangıç üzerine aforizmam… https://gelis.org/tr/2019/12/27/sona-eren-yil-ve-yeni-bir-baslangic-uzerine-aforizmam/ https://gelis.org/tr/2019/12/27/sona-eren-yil-ve-yeni-bir-baslangic-uzerine-aforizmam/#comments Fri, 27 Dec 2019 11:06:46 +0000 https://gelis.org/?p=2968 İnsanlık, tarihi boyunca kutlayacak bir şeyler aradı. Dini bayramlar, yıl dönümleri, milli bayramlar, global festivaller ve daha pek çok özel gün…

Bunu neden yapıyoruz? Eminim arkasında çok sayıda psikolojik ve sosyolojik neden var ama bu eğilimin ardındaki en temel ihtiyaç biraz DURAKLAMAK, bir an durup varoluşumuzun önemli unsurlarını kendimize hatırlatmak. Aynı zamanda da bir ailenin, toplumun ve dünyanın parçası olarak paylaşmayı ve ÖZEN GÖSTERMEYİ hatırlamak. Bu, bence kendimizden başkalarını da düşünmek için önemli bir fırsat.

Neyi kutluyorsak kutlayalım, en iyi dileklerimizle birlikte işin bu yönünü de düşünelim. Özellikle 2020 yılının her birimize, toplumumuza ve dünyaya mutluluk, sağlık ve bereket getirmesini umalım.

İyi seneler!

]]>
https://gelis.org/tr/2019/12/27/sona-eren-yil-ve-yeni-bir-baslangic-uzerine-aforizmam/feed/ 1
Öğrenmek hiç bitmiyor ! https://gelis.org/tr/2015/09/01/ogrenmek-hic-bitmiyor/ https://gelis.org/tr/2015/09/01/ogrenmek-hic-bitmiyor/#respond Tue, 01 Sep 2015 13:44:05 +0000 https://gelis.org/?p=961 Bu hafta eşimle birlikte, ikiz delikanlı oğullarımızı üniversiteye yerleştirdik.

İkiz kardeş oldukları için aynı üniversiteyi seçmediler; biri Amerika’nın batı kıyısına, diğeri ise Amerika’ nın doğu kıyısına gitti. Yani iki nokta arası uçak ile 6 saat mesafede. İşte bir anne babanın imtihan edildiği hayattan bir kesit daha. Eğer hayatta öğrenmek hiç bitmiyorsa, bu adım da içinde yeni hisler barındırıyor. En zoru ise, kuşkusuz ki annelerde. Fakat görüyorum ki bu başlangıç, gençlerimizin olgunlaşma çağları için en önemli adımlardan birisidir. Şimdiye dek, biz yanlarında iken onların ellerinden tutuyorduk, şimdi ise uzaktan ellerinden tutmaya devam edeceğiz.

Öğrenmek hiç bitmiyor !

]]>
https://gelis.org/tr/2015/09/01/ogrenmek-hic-bitmiyor/feed/ 0
Kadınlar yalnızca ‘cinayet istatistiği’ midir? https://gelis.org/tr/2015/02/22/kadinlar-yalnizca-cinayet-istatistigi-midir/ https://gelis.org/tr/2015/02/22/kadinlar-yalnizca-cinayet-istatistigi-midir/#respond Sun, 22 Feb 2015 13:19:31 +0000 https://gelis.org/?p=756 25 Temmuz 2014 tarihinde yazdığım bir yazıda kadın cinayetleri konusunda o zamanın istatistiklerine değinmiş ve bu konudaki öfkemi dile getirmeye çalışmıştım. Hatırlayalım:  “Ülkemizde bir kadının kötü muameleye maruz kalmadığı ve öldürülmediği bir hafta, belki de gün geçmiyor. 2014’ün ilk 6 aylık döneminde 139 kadın öldürüldü.” (Kadınlar katledilirken sorumluluk sahibi insanlar nerede?) Maalesef, büyük bir üzüntüyle bugün durumun o gün olandan çok daha kötü olduğunu görüyoruz. Ve üzüntüm gibi öfkem de artıyor. Toplum olarak bu sorunu mutlaka çözmek mecburiyetindeyiz. Peki nasıl?

Hemen her konuda olduğu gibi bu sorunda da çözüm eğitimden başlıyor. Ama hemen okul eğitimini kastettiğim düşünülmesin. Burada başlangıç noktası aile içerisindeki eğitim ve algı. ‘Erkek’ çocuğunu ‘kız’ çocuğundan ayrı düşünmeye, değerlendirmeye ve bu şekilde değer vermeye başladığımız anda bu sorunun giderek daha derinlere yerleşmesine yardımcı oluyoruz maalesef. Anne babalar ya da yetişkinler olarak çocuklara cinsiyet veya başka diğer özellikleri nedeniyle insanlara ayrıcalıklı davranılamayacağını öğretmek zorundayız. Bunu ailede başlatabilirsek ve çocuklarımız okula başladığında aynı yaklaşımla okulda da karşılaşırlarsa bu sorunu bertaraf etmemiz mümkün. Ama bu, orta ve uzun vadede çözümü getirecektir. Peki kısa vadede? Bu durumun böyle gitmesine izin mi vereceğiz? Elbette hayır. Bu noktada 25 Temmuz tarihli yazımı bir kez daha paylaşmak istiyorum:

“Öfkeliyim. Ülkemizde bir kadının kötü muameleye maruz kalmadığı ve öldürülmediği bir hafta, belki de gün geçmiyor. 2014’ün ilk 6 aylık döneminde 139 kadın öldürüldü.

Sadece Haziran ayında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 18.

Aileler, arkadaşlar, komşular, kısaca toplum bu konuya ilgi göstermediği; kadına karşı şiddet uygulandığına dair en ufak bir şüphede dahi tepki göstermedikleri için öfkeliyim. Dünyanın hiçbir yerinde bir hükümetin bütün sorunları çözeceğini ümit edemez veya bekleyemeyiz. Bu tür sorunların çözümü sorumluluk sahibi bireyler olarak bizlerde olmalı. Harekete geçmeyenler kızlarımızın, kız kardeşlerimizin, annelerimizin veya eşlerimizin kötü muameleye maruz kalmasını göze almış olur. Ülkemizde ve dünyada daha önemli ve acil konular elbette var ama bu konu da gerçekten çok önemli. Bu toplumun mensupları olarak bu konuda sorumlu değilmişiz gibi davranıyor ve “Benim kendi sorunlarım var, ne yapabilirim ki” diyoruz, ama bu hepimizin sorunu. Harekete geçmeliyiz.

Ülkemizdeki insanların yaşananlara, sanki önemli bir şey yaşanmıyormuş, bu durum normalmiş gibi alışması korkunç olur. Bazen tek bir telefonunuz yeter, lütfen duyarsız kalmayın, kalmayalım:

Alo 183 – (SHÇEK Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı)

Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı – 0212 656 96 96.”

Ayrıca ne mi yapılabilir? Ses verelim. Bu konudaki girişimlere destek olalım ve tüm insanların eşit ölçüde yaşama hakkına sahip olduğu gerçeğini her fırsatta, hep birlikte dile getirelim. Bu utancı ortadan kaldırmak hepimizin görevi.

]]>
https://gelis.org/tr/2015/02/22/kadinlar-yalnizca-cinayet-istatistigi-midir/feed/ 0
Babalar Günü – Babamıza ne kadar benziyoruz? https://gelis.org/tr/2014/06/18/babalar-gunu-babamiza-ne-kadar-benziyoruz/ https://gelis.org/tr/2014/06/18/babalar-gunu-babamiza-ne-kadar-benziyoruz/#respond Wed, 18 Jun 2014 14:30:19 +0000 https://gelis.org/?p=992 Geçtiğimiz Pazar günü çocuklarım babalar günümü kutladı. Benim içinse, bundan 3 yıl önce babalar gününde aramızdan ayrılan babamı düşündüğüm bir gündü. Ailemizde yaşadığımız olayları ve anıları besleyerek büyüdük… Ben de bir baba olarak, aile anılarını mümkün olduğunca çocuklarıma da aktarmaya çalışıyorum. Bu anıların, sadece olağanüstü başarılara ait olması gerekmez. Daha çok atalarımızın kim olduğuna ve yaşamlarına dair basit hatıralardan bahsediyorum. Bazen onları hatırlayarak kim olduğumuzu ve hayatımızdaki rolümüzü anlıyoruz. Bu sebeple babamı, sadece babalar gününde değil her hatırladığımda, ona ne kadar çok benzediğimi farkederek şaşırıyorum.

]]>
https://gelis.org/tr/2014/06/18/babalar-gunu-babamiza-ne-kadar-benziyoruz/feed/ 0
Zamanımızı nasıl değerlendiriyoruz? https://gelis.org/tr/2014/02/06/zamanimizi-nasil-degerlendiriyoruz/ https://gelis.org/tr/2014/02/06/zamanimizi-nasil-degerlendiriyoruz/#respond Thu, 06 Feb 2014 09:32:17 +0000 https://gelis.org/?p=873 Çocuklarım evimizdeki internet bağlantısının yetersizliğinden şikâyetçi oluyor. Hatta en küçük oğlum, eskiden sosyal ağlar olmadığı zamanlarda neler yaptığımızı sormuştu. Ona misket oynadığımızı, oyuncak araba gibi oyuncaklar yaptığımızı ve mektup yazdığımızı söylemiştim. Söylediklerimi hayretle karşılayarak “nasıl yani? Kendi oyuncaklarınızı kendiniz mi yapıyordunuz? Ama bu çok zaman gerektirir!” demişti. Sohbetimiz, kendi ellerimizle bir şeyler üretmemizin veya üretebilmemizin giderek daha ender görülen bir durum olduğu noktasına varmıştı. Günümüzün en yaratıcı moda tasarımcılarından biri olan Karl Lagerfeld ile yapılan, bu konuya ilişkin olarak soru ve tartışmaların yer aldığı bir söyleşiyi “Die Zeit” gazetesinde okuduğumu hatırlıyorum. Bu söyleşide Lagerfeld meseleyi şöyle izah ediyordu:

Ellerimizle yapabildiğimiz ne kaldı?

Eliyle mektup yazabilen kim kaldı?
Kazak örebilen kim kaldı?
Çocuğuna uçurtma yapabilen kim kaldı?

Bunların yerine, bir imla yazılımının daha biz yazarken ne demek istemiş olabileceğimizi önerdiği akıllı telefonlarımızda e-posta yazıyoruz. Beceriksizliklerimiz her yerde elektronik yardımcılar tarafından telafi ediliyor. Modern büro insanının ürettiği her şey çoğaltılabiliyor, kopyalanabiliyor, görüntülenebiliyor, google’de aratılabiliyor, kaydedilebiliyor, çıktısı alınabiliyor (3D). Hizmet toplumundaki insan düşünsel işler yapabilmesi için el işlerinden muaf tutuluyor. Böylece başka işler için daha fazla zamana sahip olması öngörülüyor.

Şimdi bütün bu zamanla ne yapacağız?

]]>
https://gelis.org/tr/2014/02/06/zamanimizi-nasil-degerlendiriyoruz/feed/ 0
Kariyerimdeki Dönüm Noktaları https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/ https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/#respond Fri, 28 Jun 2013 08:56:54 +0000 https://gelis.org/?p=1092 İş hayatıma Siemens’te başladığımda Siemens 129 yıllık tarihçesi bulunan ve 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren küresel bir şirketti. O zamanlar bugün olduğu gibi öyle herkesin telefon hattı yoktu. Ancak belli pozisyonlardaki çalışanlara verilen telefonlar vardı. Henüz internet veya faks yoktu ve kullandığımız en yaygın iletişim aracı da Siemens’in T1000 model Teleprinter’ları idi. Yine de bu durum, şirketin dünya çapında faaliyet gösteren büyük bir ağ olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ben de bu ağın nasıl olup da tam bir uyum içerisinde çalıştığını merak ediyordum. Başka ülkelerde çalışma isteğim buradan başladı. Beni her zaman büyüleyen bir kavram olarak ‘yeni’ye ve bilmediğimi öğrenmeye bitmek bilmez bir merak duydum. Hayatımı ‘devingen’ tutan kişisel özelliğim hep ‘yeni’ye ya da başka bir deyişle ‘yabancı olana, bilinmeyene’ duyduğum bu merak” oldu. Örneğin bugün sosyal medyanın yeni bir kavram olarak hayatımızı ve sosyal sistemi değiştirmesini ve muhtemelen tüm gelecek nesilleri de etkileyecek olmasını çok çarpıcı buluyorum. ‘Yeni’ye duyduğum bu merak, Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmemi hayatımı değiştiren en önemli dönüm noktası yaptı.

Kabul etmeliyim ki, içinde yetiştiğim ve genelde her şeye kuşkuculukla yaklaşan Türk ve Alman kültürlerinden sonra, her yeni fikri ‘bu harika’ diyerek ve önyargısız biçimde karşılayan Amerikan yaşam tarzı başlangıçta bana çok ‘yüzeysel’ görünmüştü. Fakat fikirlere öncelikle ‘pozitif’ten yaklaşmanın başka bir bakış açısı olduğunu sonradan anladım. Özellikle Silikon Vadisi’nde bizzat yaşadığım şey, insanların yeni fikirleri dinlemeye ve bunun da ötesinde bu fikirlere yatırım yapmaya istekli olmasıydı. Muhtemelen ‘çeşitlilik’ olgusuna farklı bir boyutta ilk temasım da bu şekilde oldu. Fark ettim ki biz insanlar, farklı ülkelerde ve fonksiyonlarda çalışırken çok daha fazla şeyi değiştirebilir, şekillendirebiliriz. Daha da önemlisi yeni bakış açıları geliştirmeye daha açık oluruz. Bu benim için iş hayatımı şekillendiren en önemli dönüm noktasıydı diyebilirim. Ama yalnızca bu değil.

3 çocuğumuzla beraber Hindistan’a taşındığımızda bu defa hem benim hem ailemin hayatında önemli bir değişimle karşı karşıya kaldık. Sosyal ayrımların bu kadar keskin ve görünür olduğu bir toplumda daha önce hiç yaşamamıştık. Çocuklarımın, yaşam tarzlarının bir sonucu olarak esneklikten uzak ve çok yoksul bir halkın görüntüleriyle karşılaşacak olması beni endişelendirmişti. Hatta itiraf etmeliyim, çocukların Hindistan’daki gerçek yaşamla şok olmamaları için acaba arabanın camlarını koyu renk perdelerle kapatsak mı diye düşünmedim değil. Tabii bunu yapmadık ve çocukların, içinde yaşadıkları toplumla, etraflarında ne olup bittiğiyle yüzleşmelerine izin verdik. Bize sürekli farklı konularda sorular sordular, biz de durumu değiştirmeden, olduğu gibi açıkladık. Bir yıl sonra evimize gelen konuklara Hindistan’daki halkın yaşamıyla ilgili durum hakkında empati ve hoşgörü ile açıklama yapmaya başlayanlar bu kez çocuklarımız oldu.

Yine öğrendiğimiz başka bir şaşırtıcı durum da Hindistan’daki kast sisteminin, hem ‘Dokunulmazlar’ denen ayrıcalıklı grubu, hem de aslında Hint toplumunun tabanını oluşturan ‘insancıllık ve hoşgörü’ algısını doğurmuş olmasıydı. Aylık maaşı belki 100 dolar olan şoförümün, haftada bir gün, kendi mahallesindeki yoksullar evine koca bir tencere mercimek çorbası götürdüğünü öğrendiğimde kendisi bundan mahcubiyet duymuştu. Çünkü ona göre bu tür şeylerin sessiz sedasız yapılması gerekiyordu. Şunu fark ettim ki, önemli olan yaptığınız katkının miktarı değil, asıl önemli olan ve sistemi hayatta tutan, kitlelerin içindeki bireylerin, mütevazı bir biçimde ve küçük de olsa katkı vermeye devam ediyor olması. Hindistan deneyimi farklı birçok açıdan benim hayatımda ayrı bir yer tutar.

Son olarak, içinde bulunduğunuz ortamda ‘farklı’ olmanın, toplumun sizin için öngördüğü rolleri olduğu gibi kabul etmeniz sonucunu getirmediği konusuna değinmek istiyorum, ki bu da, kendim de dâhil pek çok insan için hayatın önemli dönüm noktalarından biri bence. Benim örneğim okul yıllarıma dayanır. Dedemin daha 1924’te yurt dışına yerleşmiş olması nedeniyle yabancı bir toplumda yaşamanın ne demek olduğunu iyi biliyordum. Belki okulda ‘Alman’ olmayan bir çocuktum ama bu benim için hiçbir zaman sorun olmadı çünkü önümde çok çarpıcı bir örnek vardı: Fiziksel engellerine meydan okuyan ve kendini olduğu gibi kabul ettirmeyi başaran engelli bir okul arkadaşım. Bu arkadaşım, fiziksel durumu nedeniyle kendisine tabiri caizse ‘biçilen’ rolleri hiçbir şekilde kabul etmediği gibi, kendisini bu yönüyle ‘farklı’ olarak kabul ettirip zorlukların üstesinden geliyordu. Bununla da kalmıyor, farklılıklarıyla içinde bulunduğu ortamda ‘parlıyordu’. Bu durum bana, mevcut farklılıklarınızın sizi aslında benzersiz yapabileceği ve ayrıca ön plana taşıyabileceğini gösteren en çarpıcı örneklerden biridir. Başkalarından ‘farklı’ olan yönlerinizi olduğu gibi kabul edebildiğinizde, bunun sizin için aynı zamanda bir şans olabileceğini de kabul etmiş olursunuz. Böyle bir arkadaşa sahip olmayı da yalnızca iş hayatım için değil, tüm hayatım için önemli dönüm noktalarından biri sayıyorum.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/feed/ 0