Almanya – Hüseyin Gelis https://gelis.org Mon, 24 Feb 2020 10:02:25 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.5 Hanau katliamında hayatını kaybedenlerin anısına https://gelis.org/tr/2020/02/22/hanau-katliaminda-hayatini-kaybedenlerin-anisina/ https://gelis.org/tr/2020/02/22/hanau-katliaminda-hayatini-kaybedenlerin-anisina/#comments Sat, 22 Feb 2020 09:57:44 +0000 https://gelis.org/?p=3220 Almanya’nın Hessen eyaletindeki Hanau kentinde gerçekleşen, 5’i Türkiye kökenli toplam 10 kişinin hayatını kaybettiği katliam hepimizi derinden yaraladı. Alman resmi makamlarınca bu feci olayın ırkçı bir saldırgan tarafından gerçekleştirildiği açıklandı. Bu kabul edilemez ve son derece acı olay, bizlere bir kez daha bireysel ve toplumsal sağduyunun ne kadar önemli olduğunu, ırkçılığın ise asla kabul edilemeyecek, mazur gösterilemeyecek bir olgu olduğunu gösterdi.

Hayatta hepimiz farklı bireyler olarak “insanlık” ortak paydasında buluşuyor, bu dünyayı hep birlikte paylaşıyoruz. Hepimiz hayatın başka bir noktasında farklı işlerle ve uğraşlarla kendimizi meşgul ediyoruz, hayata ve başkalarına değer üretmeye çalışıyoruz. Bu farklılık, herhangi birimizi diğer bireylerden üstün ya da aşağıda kılmıyor.

Farklılıklarımızla bu gezegeni zenginleştiriyor, birbirimize yeni şeyler katıyoruz. Bu yüzden etnik kökenimiz, dinimiz, dilimiz ya da siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun, birbirimize karşı insani sorumluluklarımız var. Elim katliamdan sonra Almanya Cumhurbaşkanı da dahil olmak üzere tüm toplumsal liderlerin ve özellikle de Hanau halkının gösterdiği dayanışmanın bu bağlamda çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Alman yetkililerin ırkçılık gibi bir toplumsal hastalığa karşı gerekli adımları atacağına da yürekten inanıyorum. Hem ülkemizi hem de Almanya’yı ve bu iki ülkenin halklarını iyi tanıyan biri olarak da halklar arasındaki barışın, dayanışmanın ve birlikte yaşamın, ırkçılıktan çok daha güçlü bir duygu ve gerçeklik olduğuna inanıyorum.

Stéphane Hessel, “Öfkelenin!” adlı kitabında, böyle olaylar yaşandığında kayıtsız kalmak yerine tepki göstermeyi savunmuştu: ‘Öfkelenin; dünyanızı kirletenlere karşı sessiz kalmayın’ demişti… Beni derinden sarsan Hanau katliamında hayatını kaybedenlere rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

]]>
https://gelis.org/tr/2020/02/22/hanau-katliaminda-hayatini-kaybedenlerin-anisina/feed/ 2
Nice mutlu yıllara… https://gelis.org/tr/2018/12/28/nice-mutlu-yillara/ https://gelis.org/tr/2018/12/28/nice-mutlu-yillara/#respond Fri, 28 Dec 2018 11:00:48 +0000 https://gelis.org/?p=1060 2019’a kısa bir süre kaldı. Her yıl sonunda geriye dönüp bakmanın ve yapılanları değerlendirmenin, yol haritasına bir göz atmak ve bundan sonra atılacak adımları belirlemek açısından önemli olduğunu düşünürüm.

Geride bırakmaya hazırlandığımız 2018, hem dünyada hem de ülkemizde ekonomik ve politik açıdan pek çok zorluğu barındıran bir yıl oldu. Kolay bir yıl değildi, evet; ama biz 162 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteren “Alman kökenli bir Türk şirketi” olarak ülkemize duyduğumuz güven ve sevgiyle yolumuza emin adımlarla devam ediyoruz. Bu yıl da Türkiye ekonomisi ve topluma katkı sağlayan pek çok çalışma gerçekleştirdik, faaliyet gösterdiğimiz alanlarda yeni yatırımlarla ülkemizin önde gelen projelerine imza attık.

2018, Almanya-Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişimi açısından da önemli bir yıl oldu. Türkiye’de faaliyete geçtiğimiz 1856 yılından bu yana Siemens olarak hep büyük projelerin ve ilklerin içinde yer alırken, diğer yandan da Almanya-Türkiye ilişkilerinde aktif bir rol üstlendik. Bugün de her iki ülke arasındaki bağları pekiştirmek için üstümüze düşen görevleri önemsiyor ve yerine getiriyoruz.

Türkiye-Almanya arasında sağlam ekonomik temelleri olan ve büyük potansiyel barındıran bir iş birliği tablosu var. Geçmişte yaşanan ve dar bir zaman dilimini kapsayan sıkıntıların ardından son dönemde ilişkilerin daha iyi bir noktaya geldiğini memnuniyetle görüyorum. Örneğin bu yılın başlarında Siemens’in global CEO’su Joe Kaeser, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etti. Nisan ayında o dönem Enerji Bakanı, şimdi ise Hazine ve Maliye Bakanımız olan Sayın Berat Albayrak ile birlikte Berlin’de Siemens Eğitim Merkezi’ni gezme fırsatımız oldu. Bu ziyaret sırasında kendisi, “Almanya, Türkiye için vazgeçilmez bir partnerdir” açıklamasında bulundu.

Bunun en güzel kanıtı Ekim ayında TÜSİAD ev sahipliğinde, Siemens Türkiye’nin desteğiyle İstanbul’da düzenlenen BRICA Zirvesi oldu. Pek çok dünya lideri BRICA Zirvesi için İstanbul’da bir araya geldi. Önümüzdeki dönemde Siemens Türkiye olarak bu girişim kapsamında gerçekleşecek projelere, inovatif ve dijital teknolojiler sunmaya hazırlanıyoruz. Başarılı, açık ve adil bir uluslararası iş birliğini destekleyerek ülkemize katkı sağlamaya devam edeceğiz.

Evet, 2018 sadece ülkemiz değil tüm dünya için kolay bir yıl değildi. 2019 da yine kendine özgü zorlukları beraberinde getirecek. Fakat şunu söyleyebilirim ki; Siemens çatısı altında tam 40 yıldan bu yana yedi farklı ülkede çalıştım, pek çok zorluk ve kriz yaşadım. Tüm bu süreçte uzun vadeli düşünmenin, işbirliğinin ve insana değer vermenin ne kadar önemli olduğunu deneyimledim. Siemens Türkiye’de uzun vadeli planlara odaklanarak bu yaklaşımı başarıyla hayata geçirdiğimize inanıyorum. Çünkü biz 162 yıldır iyi günde de kötü günde de ülkemize hep inandık ve güvendik. Türkiye’nin de Siemens’e güvendiğini iyi biliyoruz.

İşte bu duygu ve düşüncelerle, güven ve sevginin gücüyle, 2019 yılında yine yepyeni başarılara imza atacak olmanın heyecanını yaşıyorum.

2019’un sizler için güzelliklerle dolu bir yıl olmasını diliyorum.

Yeni yılınız kutlu olsun!

]]>
https://gelis.org/tr/2018/12/28/nice-mutlu-yillara/feed/ 0
Alman Şirketleri Türkiye’de Nasıl Başarılı Olabililer? https://gelis.org/tr/2014/01/14/alman-sirketleri-turkiyede-nasil-basarili-olabililer/ https://gelis.org/tr/2014/01/14/alman-sirketleri-turkiyede-nasil-basarili-olabililer/#respond Tue, 14 Jan 2014 16:08:54 +0000 https://gelis.org/?p=507 Türkiye’de ,“Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır” diye bir deyim vardır. Türkiye gibi bir ülkede, uzun vadeli ilişkiler hem sosyal yaşamda hem de iş dünyasında birinci derecede önemlidir. Bu yüzden Siemens, Türkiye’ye 150 yıldan daha uzun bir zaman önce gelmiş ve bir daha da buradan ayrılmamıştır. Siemens olarak, Türkiye’de artık, ‘Alman kökenli bir Türk şirketi’ şeklinde algılanıyoruz.

150 yıldan daha uzun bir zaman önce Türkiye’de faaliyete başladığı ilk zamanlardan bu yana, Siemens, pek çok kişinin yaşamına dokunmuş ve Türk endüstrisinin gelişim sürecindeki ayaklardan biri olmuştur. Siemens olarak, elektriğin Türkiye’ye taşınmasında; Osmanlı saraylarının aydınlatılmasında; evlere televizyon altyapısının getirilmesinde rol alan ilk şirketlerden biriyiz. Ayrıca, bundan tam olarak 100 yıl önce, 1913 yılında ilk tramvayı da Türkiye’ye biz getirdik. İronik olan, 100 yıl sonra, 2013 yılında ilk ‘çok yüksek hızlı treni’ de Türk hükümetine biz teslim ettik.

Doğu ile Batı arasında bir köprü olarak Türkiye, üretim yapmak ve hizmet sağlamak için oldukça cazip bir merkez. Dünyanın 16. büyük ekonomisi ve ayrıca AB Gümrük Birliği üyesi kimliği ile Türkiye, Alman şirketleri için büyük fırsatlar sunuyor. Türkiye’nin en büyük avantajlarından biri, yaklaşık 4,5 milyon kişilik genç iş gücü. Genç ve eğitimli iş gücü ülkenin büyük değerlerinden birini oluşturuyor. Bu genç güç, dinamik ve ayrıca ‘yeniliklere de açık.’

Türkiye’de, Doğu ve Batı kültürleri arasında hareket edebilen, kendine güvenli genç iş adamları ve iş kadınlarından oluşan yeni bir kuşak yetişiyor. Çeşitlilik konusu genç nüfusun yanı sıra başka pek çok boyuta da sahip. Ülkede büyük bir kadın mühendis ve avukat nüfusu var; ayrıca, proje yönetimlerinde yer alan ciddi sayıda kadın, önemli bir farklılaşma noktası. Türkiye’de başarılı olabilmenin temel faktörü, çeşitliliğe sahip entelektüel bir sermayeyi yarar sağlar hale getirmektir.

Hangi ülkede iş yaparsanız yapın kültürel boyutlar her zaman çok önemlidir. Pek çok ülkede aynı iş dünyası dilinin kullanılıyor olması, her yerde aynı iş kültürüne sahip olunduğu anlamına gelmez. Türkiye şu anda kendini yeniden keşfettiği bir dönüşüm sürecinden geçiyor ve geleceğe doğru kendine özgü yolunu arıyor. Batı, bu süreçte önemli bir kıstas, ancak özellikle Türkiye’deki yeni nesil, Doğu ve Batı kültürleri ve değerlerinin bir sentezi aracılığı ile kendi doğru yollarını bulmaya çalışıyor.

Türkler yapı olarak doğaldır, spontane davranırlar, heveslidirler ve risk almaya daima hazırdılar; strateji onlar için biraz daha ‘sonradan’ gelir. Bu Almanların alışık olduğu yoldan farklı olabilir, fakat bu durum, Türklere iş yapmada zaman ve hız avantajı sağlıyor. Alman şirketleri, önce stratejik riskleri değerlendirir, daha sonra gerçekten harekete geçerler. Bu sebeple, zaman zaman daha yavaş, daha tedbirli ve daha tereddütlü bir görüntü çizebiliyorlar. Tüm bunlar nedeniyle, güçlü yönleri, kültürleri ve değerleri kaynaştırmak, Türkiye gibi bir ülkede önyargılardan uzak biçimde başarılı olabilmek için önem taşıyor.

Siemens olarak 150 yıldan daha uzun bir süredir Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz. Türkiye’de 3 üretim tesisi ve 3000 çalışanımızla, katma değerli üretime ve Ar-Ge’ye katkıda bulunuyor, ülke çapında servis ağı kurabiliyoruz. Benim için uzun vadeli başarımız Türkiye’deki iş kültürünü anlamaya, müşterilerimizin ve toplumun güvenini kazanmaya ve sürdürülebilirlik için sıkı bir şekilde çalışmaya dayanıyor. Buna ek olarak başarı, kendimize ve yaptığımız işe inanmak ve hedeflerimize ulaşmak için alışılagelmişin dışında düşünebilmek becerisinde de yatıyor.

Bir ülkede sürdürülebilirlik sağlayabilmek, aynı zamanda o ülkede topluma ne verdiğinizle de bağlantılı. Siemens olarak, Türk üniversitelerindeki başarılı öğrencilerin daha üst düzeyde eğitim almasına destek oluyoruz. Mühendislik disiplinlerindeki öğrencilere burs sağlarken, kadın öğrencilerle engellilere öncelik tanıyoruz. İstanbul’da kurduğumuz ‘Siemens Sanat’ merkezi ile genç sanatçıları destekliyor; ayrıca, genç opera sanatçılarının eğitimlerine Avrupa’da devam edebilmeleri için burslar sağlıyoruz. Bir yandan Türk endüstrisinin gelişimine tanıklık ederken bir yandan da ülkedeki kültürel gelişmelerin bir parçası olmaktan gururluyuz.

Uzun yıllardır Türkiye’de başarılı olabilmiş bir Alman şirketi olarak, Alman şirketlerine tavsiyemiz, Türkiye’de ‘sürdürülebilir iş gerçekleştirmeleri’. Türk ekonomisi son yıllarda daha açık ve liberal bir ekonomiye dönüştü ve iş yapmak da artık daha az bürokratik hale geldi. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede değişen iş dünyası iklimine zamanında ve yerinde aksiyonlarla uyum sağlamak çok önemli ki bu da ancak ‘sürdürülebilirlikle başarılabilir.

]]>
https://gelis.org/tr/2014/01/14/alman-sirketleri-turkiyede-nasil-basarili-olabililer/feed/ 0