İş hayatı – Hüseyin Gelis https://gelis.org Fri, 25 Jan 2019 09:56:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.5 Daha fazla kadın mühendise ihtiyacımız var https://gelis.org/tr/2017/03/08/daha-fazla-kadin-muhendise-ihtiyacimiz-var/ https://gelis.org/tr/2017/03/08/daha-fazla-kadin-muhendise-ihtiyacimiz-var/#respond Wed, 08 Mar 2017 15:56:03 +0000 http://gelis.org/test/?p=371 Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.

Geçtiğimiz yıl bu konuyla ilgili ne yazmış olduğuma bakarken üzülerek gördüm ki o gün dile getirdiğim en önemli sorunlar artarak devam etmiş. Özellikle ‘kadına şiddet’ konusunda toplumda yükselen bir bilinç olmasına karşın daha kat etmemiz gereken çok mesafe var. Bugün 70 milyonu aşan nüfusumuzun yarısını kadınlar oluşturuyor. Doğal olarak bir toplumun yalnızca bir yarısını kalkındırıp diğer yarısını ihmal ederek ilerlemesi mümkün değil. Hele ki o diğer yarımız geleceğimiz olan çocuklarımızın yetişmesinde en önemli paydaşı oluşturuyorsa sözünü ettiğimiz bu ilerleme çok daha zorlaşıyor. Bu noktada gerçekten değer ve fayda yaratacak adımlar atmamız gerek. Ve bunu hem kişiler hem de kurumlar olarak gerçekleştirmemiz gerekiyor.

Şirket olarak sürdürülebilirlik konusu bizi biz yapan bileşenlerden biri. Tüm kurumsal ilkelerimiz ve operasyonlarımızda farklı kültürlerin ve düşünce biçimlerinin yarattığı düşüncelerden beslenmeyi çok önemsiyoruz. Bugün artık, biraz da iletişim olanaklarının olağanüstü artmasına paralel olarak, çözmemiz gereken daha yoğun problemlerle karşı karşıyayız. Bunlardan kadınlarla ilgili bir diğer başlık, kadının iş dünyasındaki yerini daha da genişletmek ve güçlendirmek. Biz Siemens olarak,amaçlarından biri de bu olan ‘Çeşitlilik Konseyi’ni hayata geçirmiş olmaktan mutluyuz. Ayrıca Türkiye’de “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle İlgili İşyeri Politikaları Geliştirme ve Uygulama Rehberi” girişimini ilk imzalayan şirketlerden biri olduk. Bu yeterli mi? Elbette hayır. Fakat biz bu konuyla ilgili her türlü girişimi önemsiyoruz ve bu alanda fayda yaratmak için çalışmaya devam edeceğiz.

Bu yıl 8 Mart’ta bizler için oldukça anlamlı bir duyuru yapmak istedik. Bir teknoloji ve mühendislik şirketi olarak kadın mühendislerin sayısının artmasını çok önemsiyoruz. Bu amaçla, daha önce çeşitli projelerde işbirliği yaptığımız Türk Eğitim Vakfı (TEV) ile bir burs programına imza atıyoruz. Bu program çerçevesinde mühendislik lisans ya da yüksek lisans öğrencisi genç kızlarımızın 1 yıllık eğitim masrafını karşılamak üzere bağışta bulunuyoruz. Başarının desteklenmesi gerekiyor, biz de başarılı kadın mühendisleri destekleyerek sayılarının artmasına katkıda bulunmaya kararlıyız.

Kadın emeğini, kadın özgürlüğünü ve kadınların yaşama kattığı değerleri kutladığımız Dünya Kadınlar Günü’nü, toplumumuza katkıda bulunacak böyle bir duyuruyla idrak etmek bizi memnun ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun.

]]>
https://gelis.org/tr/2017/03/08/daha-fazla-kadin-muhendise-ihtiyacimiz-var/feed/ 0
Memento mori – Ölümü hatırla https://gelis.org/tr/2016/02/13/memento-mori-olumu-hatirla/ https://gelis.org/tr/2016/02/13/memento-mori-olumu-hatirla/#respond Sat, 13 Feb 2016 09:00:02 +0000 https://gelis.org/?p=859 Ölüm tüm canlılar için kaçınılmaz bir durum. Kaçınılmazlığına rağmen tuhaftır ki ölümü kendimize sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Bu durum istisnasız herkesi içeriyor. Gücü, mevkii ne olursa olsun… Antik çağın filozofları, “memento mori” demiş bu mutlak gerçeği unutanlara. Yani, “ölümü hatırla, öleceğini unutma…”

Okuduğumda çok etkilenmiştim… Tarihçilerin aktardıklarına göre, antik Roma’da savaş kazanan generaller Roma sokaklarında gerçekleştirdikleri zafer yürüyüşünde, corona civica adı verilen ve genellikle meşe yapraklarından yapılmış bir taç takarlarmış. Zaman içinde bu tacı takmak imparatorlara özgü bir ayrıcalık haline gelmiş. Ünlü Roma İmparatoru Jül Sezar’ın başındaki tacın da bir corona civica olduğunu bu vesileyle öğrendim. Törenlerde, zafer kazanmış mağrur generalin başının üstünde bu tacı tutan kölelerin bir diğer görevi de generalin kulağına sürekli “memento mori” sözünü fısıldamakmış. Muhtemelen aynı sözler, geleceğin Roma İmparatoru’nun, mağrur ve muzaffer Romalı komutan Sezar’ın da kulağına fısıldanmıştır.

Nice başarılara, fetihlere, reformlara imza atan Sezar, bu süreçte ölümünü ne sıklıkla hatırladı bilinmez… Sınırlarını genişlettiği Roma Cumhuriyeti onun ölümüyle birlikte İmparatorluk olarak anılır oldu; büyümeye, genişlemeye devam etti. Bugün ise Roma İmparatorluğu’nun üç kıtaya yayılmış anısı ve kalıntıları arasında geziyoruz.

İş hayatında da benzer nice örnek görmek mümkün. Ufak bir yatırımla hayat bulan girişimlerin, doğru zamanlama ve akıllı stratejilerle büyüdüğü, hatta ‘devleştiği’ örnekler giderek artıyor. Bu başarıda haklı payı olan kişi ve kişiler de, mağrur birer Romalı general edasıyla iş dünyasında boy gösteriyor. Onca alkışın ve övgünün içinde gücün, kudretin ilelebet süreceğine dair bir yanılsamaya düşmek zor değil. Onlara “Ölümü hatırla” sözlerini fısıldayan kimse de yok…

Oysa ölümü hatırlamak günü yaşamaya engel değil. Bilakis, gücün, konumun ve herşeyin geçici olduğunu hatırlatır bizlere. Yaşam boyu öğretici ve yol gösterici olması dileğiyle: “Memento mori!”

]]>
https://gelis.org/tr/2016/02/13/memento-mori-olumu-hatirla/feed/ 0
Sen mi Siz mi https://gelis.org/tr/2015/12/23/sen-mi-siz-mi/ https://gelis.org/tr/2015/12/23/sen-mi-siz-mi/#respond Wed, 23 Dec 2015 09:53:51 +0000 https://gelis.org/?p=558 Eskiden galiba hitap konusu çok da sorun olmuyordu. Aile içinde zaten alışılagelmiş hitaplar vardı. İş dünyasında ise, o dönemde benimsenen genel nezaket kuralları çerçevesinde, hiyerarşik yapıya bakılmaksızın çoğunlukla bireyler birbirlerine ”siz“ şeklinde hitap ediyordu. Zamanla kurallar esnedi ve ”sen“ devreye girdi.

Bu kez de bir ikilem gündeme geldi. Yaşça büyük ya da hiyerarşik açıdan üst seviyede yer alan yöneticiler, astlarına genellikle ”sen“ diye hitap ediyorlar. Buna karşın, astların üstlerine aynı şekilde hitap etmesi çok da yaygın değil. Elbette özellikle global şirketlerde hitaplar giderek esniyor ama yakın zamanda astların üstlere “sen” hitabı yaygınlaşacak gibi görünmüyor.

Bu hitap meselesini, özellikle de üstlerin astlara neden “sen” diye hitap ettiğini çevremdeki profesyonellere sorunca, “Samimi bir ortam oluşsun diye,” karşılığını aldım. Acaba gerekçemiz gerçekten bu mu, yoksa aslında “Sen konumunu bil,” demek mi istiyoruz? Yani yöneticiler olarak gençleri veya hiyerarşide farklı seviyedeki iş arkadaşlarımızı kendi seviyemizde görmüyor muyuz?

Hepimiz gençlere, farklılığa ve çeşitliliğe inandığımızı söylüyor, insan kaynağımızı sürekli teşvik edip destekliyoruz. Ama bu süreçte onlara hitabımızla farklı bir mesaj mı veriyoruz?

Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

]]>
https://gelis.org/tr/2015/12/23/sen-mi-siz-mi/feed/ 0
3 İpucu Serisi: Kişisel Motivasyonun 3 Temel Unsuru: https://gelis.org/tr/2014/08/05/3-ipucu-serisi-kisisel-motivasyonun-3-temel-unsuru/ https://gelis.org/tr/2014/08/05/3-ipucu-serisi-kisisel-motivasyonun-3-temel-unsuru/#respond Tue, 05 Aug 2014 16:00:32 +0000 http://gelis.org/test/?p=375 ‘Kendinizi nasıl motive ediyorsunuz’ veya ‘sizi ne motive eder’ soruları ile sıkça karşılaşıyorum. Bu yazıda bu konuya dair anlayışımı paylaşmak istiyorum. Kendimizle olduğu kadar diğer insanlarla da bağlantılı bir konu olan ‘motivasyon’, ilgi alanlarımızla, bir işi yaparken duyduğumuz heyecanla ve ayrıca kişisel tatmin sağlayıp sağlamadığımızla da doğrudan ilintili.

Küçük çocukları olan aileler bir çocuğu bir görev için motive edebilme sürecinin nasıl olduğunu – ki genellikle kolay bir iş değildir – iyi bilirler. Çocuklar kendilerini eğlendirdiği ve onların ilgisini çektiği oranda, ya da bir şekilde kendilerini duygusal olarak güvende hissettiren aktivite veya oyuncaklara ilgi duyarlar. Aynı şeyin biz yetişkinler için de geçerli olduğu söylenebilir.

Bu bağlamda hayatımız boyunca farklı boyutlarda ortaya çıkan ve motivasyonda etkili 3 temel unsur şöyle sıralanabilir:

  • İlgi çekicilik
  • Eğlence
  • Duygusal güven (sağlaması / hissettirmesi)

İlgi çekicilik:
Bir görevin ya da konunun bize fayda sağlayacağını veya ondan birşey öğrenmenin mümkün olduğunu düşündüğümüz sürece o konuya dair motivasyonumuzu koruyabiliriz Ayrıca o konu hakkında ustalaştıkça motivasyonunumuz ve tatmin olma düzeyimiz de genelde artar, çünkü elde edebileceğimiz faydaların da aynı doğrultuda artma ihtimali vardır. Burada dikkat edilmesi gereken şey madalyonun öteki yüzüdür: Eninde sonunda ortaya çıkıp mutsuzluğa neden olabilecek sürekli tekrarlar veya monotonluk.

Eğlenceli olması:
En hızlı biçimde motive olabilmenin yolu muhtemelen eğlenceli birşeyler yapmaktan geçer:, örneğin zihnimizi boşaltmaya yarayan molalar gibi. Bu tür fırsatlar ayrıca sosyal hayatta ve iş hayatında taraflar arasında bağ kurulmasını sağlayan ortamlar da yaratabilir. Ama şunu akılda tutmakta fayda var: Her ne kadar eğlence motivasyon için en kısa yol olsa da, uzun vadeli bağlılıklar ya da ilginçlik yaratmayacağı da unutulmamalı.

Duygusal güven sağlaması:
Hem iş hayatında hem de sosyal hayatımızda motivasyon sağlamanın en önemli unsurunun ‘duygusal güvene erişme’ derecesi olduğuna inanıyorum. Bazen bizi eğlendirmeseler ya da pek fazla ilgimizi çekmeseler dahi bazı nesneleri saklar, bazı ilişkilerimizi sürdürmeyi tercih ederiz çünkü bu kişiler veya nesnelerle (ya da durumlarla) duygusal bir bağımız vardır. Bu herkes için ayrı bir seviyede ortaya çıkabilir fakat herhalukarda insanoğlunun fiziksel ve materyal ihtiyaçlarını, bazılarının ‘kendi içsel özümüz’ olarak adlandırdığı iç dünyamızla bağlantılandırır.

Sonuçta bana göre motivasyon bu üç unsurun dengeli bir kombinasyonuyla ortaya çıkar, elbette bu başkalarına göre değişebilir. Önemli olan, bunlar arasında hem sosyal hayatımızda hem de iş hayatında gerekli dengeyi bulabilmek ve birinin diğerinin gölgesinde kalmamasına dikkat etmektir.

]]>
https://gelis.org/tr/2014/08/05/3-ipucu-serisi-kisisel-motivasyonun-3-temel-unsuru/feed/ 0
Her şey ‘Çok acil! https://gelis.org/tr/2014/07/03/her-sey-cok-acil/ https://gelis.org/tr/2014/07/03/her-sey-cok-acil/#respond Thu, 03 Jul 2014 08:36:37 +0000 https://gelis.org/?p=535 Geçtiğimiz hafta, Türkiye’de gözlemlediğim bazı kültürel farklılıklar ile ilgilenen bir grup genç öğrenciyle bir araya geldim. Bu toplantı sırasında aklıma gelen ilk şey ülkemizde insanların bir işin yapılmasına ihtiyaç duyduklarında sergiledikleri hoşgörü düzeyi oldu. Bizim toplumumuzda genellikle bir konu ne kadar kişiselse o kadar ‘acil’ hale geliyor. Çabuk elde edilen sonuçlar almakla ilgilenen bir toplum olduğumuzdan bu durum ‘olumlu’ olarak görülebilir, fakat bu yaklaşımın aynı zamanda ‘detaylar için zaman harcamama, buna ilgi göstermeme’ gibi bir riski de var.

Hızlı bir çözüm, kestirme yollar daha cazip olabilir ama bir yandan da doğaçlama davranarak günlük hayatımızın kalitesinden ödün vermemize yol açabiliyor. Ayrıca, kişisel adalet duygumuzu zedeleyen bir durumu da beraberinde getiriyor. Etrafımızdaki insanların ‘kısa yolları’ tercih edip günlük hayatımızda bize engel oluşturmaları doğal olarak bizi sinirlendiriyor ve adrenalin düzeyimizi ciddi biçimde artıyor. Uzmanlar, tıbbi açıdan, bu durumun, beynimizin ‘prefrontal korteks’ (ön beyin) bölgesini o sırada bloke ettiğini ve bunun bazı sonuçları olduğunu belirtiyorlar. Örneğin daha yavaş düşünüyoruz; sonuç olarak da duygusal tepki ve refleksler gösterebiliyoruz. Merak ediyorum, kişisel tecrübelerinizi düşündüğünüzde bu durum size de tanıdık geliyor mu?

]]>
https://gelis.org/tr/2014/07/03/her-sey-cok-acil/feed/ 0
Üst düzey yöneticiler neden erken kalkar, enerjilerini nasıl korurlar? https://gelis.org/tr/2013/11/21/ust-duzey-yoneticiler-neden-erken-kalkar-enerjilerini-nasil-korurlar/ https://gelis.org/tr/2013/11/21/ust-duzey-yoneticiler-neden-erken-kalkar-enerjilerini-nasil-korurlar/#respond Thu, 21 Nov 2013 13:19:26 +0000 https://gelis.org/?p=580 Aslında soru ‘nasıl’dan ziyade, ne olursa olsun formda kalmamızı sağlayacak enerjiyi korumak için neden bunu yapmak – erken kalkmak – zorunda olduğumuz olmalı. Şunu öğrendim ki başarılı bir iş hayatı aynı zamanda insanı çok da zorluyor. Bazen tek bir gün iki tam günlük yoğunlukta geçiyor, işte bu yüzden zaman zaman ‘kâğıt üzerinde’ olanın iki katı kadar bir süredir bu şirkette çalıştığımı hissediyorum. Bizlerin bu şartlar altında, formda olmak ve odaklanma sorunu yaşamamak için dengeli bir hayat planlamaktan başka seçeneğimiz yok. Tek alternatifimiz bir şeyleri ihmal etmek ama bunun da eninde sonunda bir bedeli olduğunu unutmadan…

]]>
https://gelis.org/tr/2013/11/21/ust-duzey-yoneticiler-neden-erken-kalkar-enerjilerini-nasil-korurlar/feed/ 0
“3 İpucu” Serisinin İlk Konusu: “Kariyer Değiştirmek” https://gelis.org/tr/2013/08/23/3-ipucu-serisinin-ilk-konusu-kariyer-degistirmek/ https://gelis.org/tr/2013/08/23/3-ipucu-serisinin-ilk-konusu-kariyer-degistirmek/#respond Fri, 23 Aug 2013 15:01:14 +0000 https://gelis.org/?p=500 Hepimiz genellikle yoğun bir tempoda çalışıyoruz. Özellikle önemli bir karar verme aşamasında isek doğru soruları ve dolayısıyla doğru cevapları bulmak konusunda zorluk çekebiliyoruz. Bundan sonra düzenli olarak yayınlamayı hedeflediğim ve ‘ 3  İpucu’ adı verdiğim bu seride kendi iş ve özel hayatımdan faydalı olacağını düşündüğüm temel birtakım ipuçlarını paylaşmak istiyorum. Özellikle sosyal medyayla büyüyen ‘Z Kuşağı’, ilettiğiniz konuları detaylarda kaybolmadan çabucak kavrayabilmek istiyor. Bu paylaşım fikrini bana veren de, kendi kuşaklarına özel bu yaklaşımları sebebiyle ‘ama şeytan detaylarda saklıdır’ deyişini daha sık hatırlamamı sağlayan çocuklarım oldu.

Paylaşmak istediğim ilk konu, özelliğin genç kuşağın en çok ilgilendiği alanlardan birini oluşturan, ama aslında hepimiz için önem arz eden bir konu olan ‘Kariyer Değiştirmek’. Peki pozisyonunuzu veya kariyerinizi değiştirirken neleri göz önünde bulundurmalısınız?

1)  Heyecan: Yeni işiniz sizi heyecanlandırıyor mu? Seçeceğiniz pozisyon veya kariyer değişikliği size ‘yeni bir ufuk’ vaat ediyor mu? Size ileriye yönelik bir perspektif kazandıracak ve kabul görecek bir değişiklik olmasına dikkat etmelisiniz.
2)  Lokasyon: Nerede çalışacaksınız?: Çalışacağınız yerin hem siz hem de aileniz için kabul edilebilir ve standartlarınızı karşılayacak bir yer olması önemli.
3)  Getiriler: Size ne kazandıracak?: Yeni işinizin size kazandıracağı getiriler tek başına en önemli unsur olmamakla birlikte, göreviniz için motive edici olması açısından önemlidir. Yapacağınız değişikliğin içinize sinmesi, adil olması ve size esneklik sağlaması gerekir.

Tüm bunları bir araya getirebiliyorsanız yapacağınız değişikliği başarıya ulaştırmak artık kişisel yaklaşım ve becerilerinize kalıyor!

]]>
https://gelis.org/tr/2013/08/23/3-ipucu-serisinin-ilk-konusu-kariyer-degistirmek/feed/ 0
Kariyerimdeki Dönüm Noktaları https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/ https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/#respond Fri, 28 Jun 2013 08:56:54 +0000 https://gelis.org/?p=1092 İş hayatıma Siemens’te başladığımda Siemens 129 yıllık tarihçesi bulunan ve 100’den fazla ülkede faaliyet gösteren küresel bir şirketti. O zamanlar bugün olduğu gibi öyle herkesin telefon hattı yoktu. Ancak belli pozisyonlardaki çalışanlara verilen telefonlar vardı. Henüz internet veya faks yoktu ve kullandığımız en yaygın iletişim aracı da Siemens’in T1000 model Teleprinter’ları idi. Yine de bu durum, şirketin dünya çapında faaliyet gösteren büyük bir ağ olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ben de bu ağın nasıl olup da tam bir uyum içerisinde çalıştığını merak ediyordum. Başka ülkelerde çalışma isteğim buradan başladı. Beni her zaman büyüleyen bir kavram olarak ‘yeni’ye ve bilmediğimi öğrenmeye bitmek bilmez bir merak duydum. Hayatımı ‘devingen’ tutan kişisel özelliğim hep ‘yeni’ye ya da başka bir deyişle ‘yabancı olana, bilinmeyene’ duyduğum bu merak” oldu. Örneğin bugün sosyal medyanın yeni bir kavram olarak hayatımızı ve sosyal sistemi değiştirmesini ve muhtemelen tüm gelecek nesilleri de etkileyecek olmasını çok çarpıcı buluyorum. ‘Yeni’ye duyduğum bu merak, Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmemi hayatımı değiştiren en önemli dönüm noktası yaptı.

Kabul etmeliyim ki, içinde yetiştiğim ve genelde her şeye kuşkuculukla yaklaşan Türk ve Alman kültürlerinden sonra, her yeni fikri ‘bu harika’ diyerek ve önyargısız biçimde karşılayan Amerikan yaşam tarzı başlangıçta bana çok ‘yüzeysel’ görünmüştü. Fakat fikirlere öncelikle ‘pozitif’ten yaklaşmanın başka bir bakış açısı olduğunu sonradan anladım. Özellikle Silikon Vadisi’nde bizzat yaşadığım şey, insanların yeni fikirleri dinlemeye ve bunun da ötesinde bu fikirlere yatırım yapmaya istekli olmasıydı. Muhtemelen ‘çeşitlilik’ olgusuna farklı bir boyutta ilk temasım da bu şekilde oldu. Fark ettim ki biz insanlar, farklı ülkelerde ve fonksiyonlarda çalışırken çok daha fazla şeyi değiştirebilir, şekillendirebiliriz. Daha da önemlisi yeni bakış açıları geliştirmeye daha açık oluruz. Bu benim için iş hayatımı şekillendiren en önemli dönüm noktasıydı diyebilirim. Ama yalnızca bu değil.

3 çocuğumuzla beraber Hindistan’a taşındığımızda bu defa hem benim hem ailemin hayatında önemli bir değişimle karşı karşıya kaldık. Sosyal ayrımların bu kadar keskin ve görünür olduğu bir toplumda daha önce hiç yaşamamıştık. Çocuklarımın, yaşam tarzlarının bir sonucu olarak esneklikten uzak ve çok yoksul bir halkın görüntüleriyle karşılaşacak olması beni endişelendirmişti. Hatta itiraf etmeliyim, çocukların Hindistan’daki gerçek yaşamla şok olmamaları için acaba arabanın camlarını koyu renk perdelerle kapatsak mı diye düşünmedim değil. Tabii bunu yapmadık ve çocukların, içinde yaşadıkları toplumla, etraflarında ne olup bittiğiyle yüzleşmelerine izin verdik. Bize sürekli farklı konularda sorular sordular, biz de durumu değiştirmeden, olduğu gibi açıkladık. Bir yıl sonra evimize gelen konuklara Hindistan’daki halkın yaşamıyla ilgili durum hakkında empati ve hoşgörü ile açıklama yapmaya başlayanlar bu kez çocuklarımız oldu.

Yine öğrendiğimiz başka bir şaşırtıcı durum da Hindistan’daki kast sisteminin, hem ‘Dokunulmazlar’ denen ayrıcalıklı grubu, hem de aslında Hint toplumunun tabanını oluşturan ‘insancıllık ve hoşgörü’ algısını doğurmuş olmasıydı. Aylık maaşı belki 100 dolar olan şoförümün, haftada bir gün, kendi mahallesindeki yoksullar evine koca bir tencere mercimek çorbası götürdüğünü öğrendiğimde kendisi bundan mahcubiyet duymuştu. Çünkü ona göre bu tür şeylerin sessiz sedasız yapılması gerekiyordu. Şunu fark ettim ki, önemli olan yaptığınız katkının miktarı değil, asıl önemli olan ve sistemi hayatta tutan, kitlelerin içindeki bireylerin, mütevazı bir biçimde ve küçük de olsa katkı vermeye devam ediyor olması. Hindistan deneyimi farklı birçok açıdan benim hayatımda ayrı bir yer tutar.

Son olarak, içinde bulunduğunuz ortamda ‘farklı’ olmanın, toplumun sizin için öngördüğü rolleri olduğu gibi kabul etmeniz sonucunu getirmediği konusuna değinmek istiyorum, ki bu da, kendim de dâhil pek çok insan için hayatın önemli dönüm noktalarından biri bence. Benim örneğim okul yıllarıma dayanır. Dedemin daha 1924’te yurt dışına yerleşmiş olması nedeniyle yabancı bir toplumda yaşamanın ne demek olduğunu iyi biliyordum. Belki okulda ‘Alman’ olmayan bir çocuktum ama bu benim için hiçbir zaman sorun olmadı çünkü önümde çok çarpıcı bir örnek vardı: Fiziksel engellerine meydan okuyan ve kendini olduğu gibi kabul ettirmeyi başaran engelli bir okul arkadaşım. Bu arkadaşım, fiziksel durumu nedeniyle kendisine tabiri caizse ‘biçilen’ rolleri hiçbir şekilde kabul etmediği gibi, kendisini bu yönüyle ‘farklı’ olarak kabul ettirip zorlukların üstesinden geliyordu. Bununla da kalmıyor, farklılıklarıyla içinde bulunduğu ortamda ‘parlıyordu’. Bu durum bana, mevcut farklılıklarınızın sizi aslında benzersiz yapabileceği ve ayrıca ön plana taşıyabileceğini gösteren en çarpıcı örneklerden biridir. Başkalarından ‘farklı’ olan yönlerinizi olduğu gibi kabul edebildiğinizde, bunun sizin için aynı zamanda bir şans olabileceğini de kabul etmiş olursunuz. Böyle bir arkadaşa sahip olmayı da yalnızca iş hayatım için değil, tüm hayatım için önemli dönüm noktalarından biri sayıyorum.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/06/28/kariyerimdeki-donum-noktalari/feed/ 0