Pek çok açıdan lider olmayı hedefleyen bir şirket olarak biz Siemens’te EHS (Çevre Sağlık Güvenlik) konusunu dikkatle ele alınması, yatırım yapılması ve yüksek standartların belirlenmesi gereken çok önemli konulardan biri olarak görüyoruz. Yüksek standartlarıyla lider şirketler arasında önemli bir örnek haline gelen Siemens’te bizler, EHS konusunun hem itibarımızı hem de güvenilirliğimizi arttırdığının farkındayız. EHS yaklaşımımız, rekabet gücümüzü de yükseltiyor ve “herkes için sorumluluk” hususunda Siemens’i farklı kılıyor. Bu durumun, ‘sorumluluk’ inancıyla iş hayatında faaliyet gösteren diğer tüm şirketler için de geçerli olması gerektiği kanısındayım.
Hepimizin bildiği gibi Türkiye, gelişme hızına paralel olarak üretim kapasitesi ve işgücü katılımı da gün geçtikçe artan, hızla gelişen dinamik bir ülke. Bu nedenle EHS uygulamalarındaki sıkıntılar da büyük önem arzediyor. Türkiye’nin yıllardır karşılaştığı zorlukları gözönüne aldığımızda ülkeye çevre, sağlık ve güvenlik gibi alanlarda çokuluslu uzmanlık, uygulama stratejileri ve en iyi örnekleri taşıyabilecek bizim gibi şirketler için Türkiye’de yapacak çok iş olduğu görülür. Sağlık ve Güvenlik konulu Türk Mevzuatı’nda AB Direktifleri’nin benimsenmesine ve bu mevzuatın 2013 yılında yürürlüğe girmesine rağmen, ülkemizdeki pek çok işyerinde halen yüksek çalışma risklerinin olduğunu görüyorum. Ne yazık ki, işyerlerinde hayati önem taşıyan bu standartların eksikliğinden kaynaklanan pek çok acı yaşadık. Soma’da meydana gelen ve 301 kişinin hayatına mal olan maden kazasından çıkarmamız gereken çok ciddi dersler var. Bu nedenle, hızla büyüyen ülkemizde EHS standartlarının en uygun hale getirilmesinde Siemens gibi şirketlerin katkıları ve uygulamaları hayati önem taşıyor.
Güvenli bir yaşamı sürekli kılmak her gün kendimizden en büyük beklentimiz olmalı. Bu durum sadece iş hayatımızla değil, günlük hayatımızla da ilgili. Siemens’te bizler, “Zero Harm” (sıfır zarar) kültürünü benimsedik ve bunun tüm çalışanlarımız için örnek teşkil etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Birer anne-baba, birer aile üyesi ve toplumun bir parçası olarak sizler de, ‘çevre, güvenlik ve sağlık’ konularının her zaman öncelikli olması gerektiğini düşünmüyor musunuz? Muazzam bir genç nüfusa sahip gelişen bir ülke olarak, şu anda bu konunun bizler için her zamankinden çok daha önemli olduğuna inanıyorum. Hepimizin iyiliği için…
]]>“Yeni” kavramı kültürel kodlara da dayanan bir “şüpheciliği” de beraberinde getiriyor elbette. Örneğin, Türkçe’deki karşılığı “yeni” olan İngilizce “new” kelimesi, Latince “yabancı, tuhaf” anlamındaki “novitas” kelimesinden geliyor. Belki de bu nedenle bir çok toplum, yeni sayılabilecek bir fikrin üzerinde çalışarak onu daha da geliştirmeyi (evrimci yaklaşımı), tamamen yeni fikirler geliştirmekten (devrimci yaklaşımdan) daha tercih edilir buluyor.
Peki inovasyonun gelişmesini garanti altına alabilecek temel unsurlar neler olabilir? Bu noktada Dr. Heinrich von Pierer ve Dr. Bolko von Oetinger’in “Das Neue” (‘Yeni’) adlı kitabından derlediğim üç ipucunu paylaşmak istiyorum:
Bunları bir araya getirmek, inovasyon’u desteklemenin olmazsa olmaz temel faktörlerini bir araya getirmek anlamına gelecektir.
]]>