Yenilik – Hüseyin Gelis https://gelis.org Thu, 20 Jun 2019 12:02:40 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.5.5 Geleceği icat etmek https://gelis.org/tr/2015/04/17/gelecegi-icat-etmek/ https://gelis.org/tr/2015/04/17/gelecegi-icat-etmek/#respond Fri, 17 Apr 2015 15:43:46 +0000 http://gelis.org/test/?p=363 San Francisco’da gençlerle toplantı yapıyorum – tamamı gelecek için arayışta. Her konuşma, hangi konu üzerine çalıştığı hakkında (yeni bir şirket kurmak için). Yeni bir proje, buluş ya da fikir her şeyin mevcut kademesini nasıl değiştirir ve yep yeni bir şeyle ortayaçıkar.

Tüm dünyada bir çok mühendis ile toplantı yapıyorum Bazıları, kahve fincanına bakılarak geleceği tahmin etmek gibi kültürleri olan ülkelerden. Burda geleceğin tahmin edilemez olduğunu biliyorlar ama hepsi onu bulmak için
çalışıyor.

]]>
https://gelis.org/tr/2015/04/17/gelecegi-icat-etmek/feed/ 0
Sürekli Başarı https://gelis.org/tr/2014/09/24/surekli-basari/ https://gelis.org/tr/2014/09/24/surekli-basari/#respond Wed, 24 Sep 2014 12:10:01 +0000 https://gelis.org/?p=574 1 Ekim 2014 tarihinde şirketimizin 167. kuruluş yılını kutlayacağımızı düşünürken, bugünlerde gündemde olan “Sürdürülebilirlik” olgusuna dayanarak, şirketi sürekli başarılı kılan en temel unsurları düşündüm. Evet, bir şirket bugün olağanüstü başarılar elde etmesine rağmen geleceği ıskalayabilir ya da parlak ve yüksek potansiyelli gelecek planlarına sahip olmasına rağmen bugün batabilir. Girişimcilik sanatının sırrı, şimdiki zaman ile gelecek zaman arasındaki dengeyi sağlayabilmekte saklıdır. Bugün başarılı faaliyetlerde bulunulurken eşzamanlı olarak da şirketin bekası sağlanmalıdır. Bu hiç de kolay değil elbette. Bu oyunu sürekli olarak en yüksek ligde oynayabilmek herkesin harcı değil. Birçok başarılı şirketin tarihi bu gerçeği açıkça ortaya koymaktadır. Geleceğin garanti altına alınması her zaman mali ve manevi yatırımlarla bağlantılıdır. Bunların içinde yeni teknoloji ve ürünler, yeni bölgesel pazarlar ve satış kanalları için yapılan yatırımların yanı sıra müşteri portföyünün güven altına alınmasına, güvene, yeni nesillere, insanlara ve çevreye yönelik yatırımlar da yer alır. Tüm bu yatırımların arkasındaki en önemli unsur, şirketin müşterilerine, çalışanlarına, topluma ve çevreye olan sorumluluk anlayışıdır.
Bir şirketin geleceğinin, her zaman belirsiz bir geleceğe yönelik olarak garantiye alınabilmesinin kesin çözümü yoktur. Stratejik planlamalar daima bir rasyonel ve bir de duygusal unsur içerir. Neyin doğru olduğu sonradan anlaşılır. Fakat iyi veya kötü kararların faturası günümüzde birkaç yıl öncesine kıyasla çok daha hızlı kesilir. Stratejik karar aşamalarında iş girişimciye düşer. Kararları bilinçli şekilde risk alarak, aynı zamanda da her şeyi riske atmamanın sorumluluğunu taşıyarak verir. Sürekli başarının en önemli koşulları çok boyutlu düşünüldüğünde, resmin büyüğü görüldüğüne ve iyi notlar alındığında oluşur. Bu bağlamda bilhassa bütün paydaşların menfaatleri düşünülmelidir (Hissedar, müşteri, çalışan ve çevre).

]]>
https://gelis.org/tr/2014/09/24/surekli-basari/feed/ 0
Gelecek hangi noktada başlıyor? https://gelis.org/tr/2013/12/31/gelecek-hangi-noktada-basliyor/ https://gelis.org/tr/2013/12/31/gelecek-hangi-noktada-basliyor/#respond Tue, 31 Dec 2013 11:29:33 +0000 https://gelis.org/?p=645 2014’e girerken, 2013’te sizler için nelerin önemli, anlamlı ve unutulmaz olduğunu düşünecek vakti bulacağınızı umuyorum. Ülkemizde, çalışma hayatımızda ve kendi içimizde farklı olgularla karşılaştığımız, her günü değişik aksiyonlarla dolu bir zamanda yaşıyoruz; olaylar ve durumlar o denli kısa sürede gerçekleşip sona eriyor ki, daha birini sindiremeden bir yenisi için hazırlıklı olmamız gerekiyor.

2013’ü değerlendirdiğimde, çok hızla gerçekleşen ve aynı hızla ‘geçmişte kalan’ olaylar ve durumlar karşısında, ‘Peki gelecek hangi noktada başlıyor?’ diye düşünmenin hayreti içinde olduğumu ifade etmeliyim.

2013 bugün tarihe karışıyor ve gelecek, 2014 yılı ile yeniden başlıyor.

Sizlere ve sevdiklerinize sağlık ve mutluluk başta olmak üzere tüm dileklerinizin gerçekleşeceği bir yıl diliyorum.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/12/31/gelecek-hangi-noktada-basliyor/feed/ 0
3 İpucu Serisi: “İnovasyon’u besleyen 3 temel unsur” https://gelis.org/tr/2013/10/03/3-ipucu-serisi-inovasyonu-besleyen-3-temel-unsur/ https://gelis.org/tr/2013/10/03/3-ipucu-serisi-inovasyonu-besleyen-3-temel-unsur/#respond Thu, 03 Oct 2013 14:29:44 +0000 https://gelis.org/?p=476 İnovasyon, bir ülkeye pek çok farklı yön getirir; uzun vadeli büyümeye katkıda bulunur, istihdam yaratır ve o ülkenin ‘rekabetçi’ olmasını veya ‘rekabetçi’ pozisyonunu korumasını sağlar. Şuna içtenlikle inanıyorum ki sorumlu – iyiye yönelik – bir inovasyon anlayışına sahip olduğumuz sürece dünya gelişmeye, ilerlemeye devam edecek.

Yeni” kavramı kültürel kodlara da dayanan bir “şüpheciliği” de beraberinde getiriyor elbette. Örneğin, Türkçe’deki karşılığı “yeni” olan İngilizce “new” kelimesi, Latince “yabancı, tuhaf” anlamındaki “novitas” kelimesinden geliyor. Belki de bu nedenle bir çok toplum, yeni sayılabilecek bir fikrin üzerinde çalışarak onu daha da geliştirmeyi (evrimci yaklaşımı), tamamen yeni fikirler geliştirmekten (devrimci yaklaşımdan) daha tercih edilir buluyor.

Peki inovasyonun gelişmesini garanti altına alabilecek temel unsurlar neler olabilir? Bu noktada Dr. Heinrich von Pierer ve Dr. Bolko von Oetinger’in “Das Neue” (‘Yeni’) adlı kitabından derlediğim üç ipucunu paylaşmak istiyorum:

  1. Küresel perspektiflere açık olduğunda çok çeşitli ve orijinal yenilikler yaratabilen “özgür bir ruh”
  2. Eskiden caz sanatçılarının eleştirilmeden, özgürce farklı şeyler deneyebilmek için kullandıkları “ahşap samanlıklar” gibi kendimize “sanal samanlıklar” yaratmak
  3. Kendinden emin ve yaratıcılığın gücünü tamamen destekleyen bir yaklaşıma sahip olmak

Bunları bir araya getirmek, inovasyon’u desteklemenin olmazsa olmaz temel faktörlerini bir araya getirmek anlamına gelecektir.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/10/03/3-ipucu-serisi-inovasyonu-besleyen-3-temel-unsur/feed/ 0
İnovasyonda bir sonraki adım ne olacak? https://gelis.org/tr/2013/08/16/inovasyonda-bir-sonraki-adim-ne-olacak/ https://gelis.org/tr/2013/08/16/inovasyonda-bir-sonraki-adim-ne-olacak/#respond Fri, 16 Aug 2013 09:18:01 +0000 https://gelis.org/?p=625 1956 yılının Nobel Fizik Ödülü, yarı iletkenler ve transistörler üzerine yaptıkları çalışmalar dolayısıyla 3 Amerikalı mühendise, John Bardeen, Walter Houser Brattain ve William Shockley’e verilmişti. Bu ödülü alanların keşifleri, o zamandan bugüne ileri teknoloji alanında gerçekleştirilen tüm keşiflerin temelini oluşturdu. Transistör radyolar, televizyon, bilgisayarlar, mobil telefonlar, internet, sosyal medya… Bu liste böyle uzar gider.

Peki hayatımızı değiştiren bunca önemli icattan sonra sırada ne var? Nasıl yaşayacağımızı, nasıl iletişim kuracağımızı ya da geleceğin dünyasını neyin üzerine inşa edeceğimizi bundan sonra ne belirleyecek?

Şu anda elimizde pek çok araç, uygulama, ürün ve ağ var. Bundan sonra odak noktamız bunları bir bütün halinde ve en verimli şekilde kullanmak olacak. Küresel anlamda önümüzdeki 10 yılda ortaya çıkacak evrim, şu anda elimizde bulunan tüm teknolojik imkân, uygulama, ürün ve ağları birbiriyle bağlantılı hale getirmeye odaklanacak. Şeffaflık, verimlilik ve üretkenlikte bir sonraki aşamaya geçebilmemiz için her şeyin birbiri ile bağlı / bağlantılı olması gerekecek.

Burada bir örnek vermek istiyorum. Her arabada ortalama 150 ayrı sensör bulunuyor. Biz trafikteki tüm araçların tüm sensörlerini birbiri ile bağlantılı hale getirebilirsek şehrin en güvenilir trafik haritasına da sahip olabileceğiz. Yalnız yaşayan yaşlı insanlar evlerindeki sensörler aracılığı ile daha güvenli yaşayabilecekler. Örneğin ani hareketlere duyarlı bu sensörler sayesinde eğer kişi evde hayati tehlike yaratan bir düşme yaşamışsa sistem otomatik olarak uyarı verebilecek. Ya da yine ileri yaştaki insanlar evden çıkmak / düşme tehlikesi yaşamak zorunda kalmadan doktorları ile internet aracılığıyla bağlantı kurup muayene olabilecekler. Tüm hanelerin böyle bir ağa bağlanması sayesinde enerjiyi en çok kullandığımız saatlerde maksimum enerji verimliği de sağlayabileceğiz veya kullanmadığımız elektriği tekrar şebekeye aktarabileceğiz. Bir başka örnek daha Siemens’in ‘Akıllı Şebekeler’ (Smart Grid) bölümü altında sunduğu çözümler sayesinde aynı platform üzerinde hem elektrik hem su hem de doğal gaz şebekeleri izlenebiliyor. Bu sistem, şebekelerin ne ölçüde verimli kullanıldığını ya da nasıl daha verimli kullanılabileceğini rahatça belirleyebiliyor. Önümüzdeki dönemde de gidişat bu yönde olacak: Elimizde olanları birbiriyle ne kadar bağlantılandırabilirsek sonraki nesiller için fırsatları ve şeffaflığı da o kadar artırabileceğiz.

İşte tam bu noktada o kaçınılmaz soru tekrar beliriyor tabii: Bu durum ‘Biri bizi gözetliyor!’ denilen riski daha da artırır mı? Daha mı fazla kontrol ediliyor oluruz?

Bu kaçınılmaz bir durum, bugün tüm servis sağlayıcılar tarafından zaten ‘izlenen, takip edilen’ bir atmosferde yaşıyoruz. Kaçımız herhangi bir hizmet sağlayıcıdan hizmet alacağımız zaman imzaladığımız kullanım sözleşmelerini okuyor ki? Kredi kartımızı her kullandığımızda o hizmeti aldığımız servis sağlayıcı, tercihlerimiz, yapmaktan hoşlandığımız etkinlikler veya satın almayı sevdiğimiz nesneler hakkında ya da ödeme alışkanlıklarımız hakkında bilgi sahibi oluyor. Internete, Facebook’a, Google’a, Twitter’a her girişimizde ilgi alanlarımız da görüntülenmiş oluyor.

Gelecekte bu alandaki en önemli konu bu tür bilgilerin kimler tarafından ve nasıl kullanılacağını belirleyen global standartların oluşturulması olacak. Fakat ne olursa olsun, geleceğin tüm akıllı icatları, bugün hâlihazırda sahip olduklarımızın bağlantılandırılmasına dayanacak.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/08/16/inovasyonda-bir-sonraki-adim-ne-olacak/feed/ 0
Siemens’te yenilikçi ofis uygulamaları hayata geçiyor! https://gelis.org/tr/2013/06/25/siemenste-yenilikci-ofis-uygulamalari-hayata-geciyor/ https://gelis.org/tr/2013/06/25/siemenste-yenilikci-ofis-uygulamalari-hayata-geciyor/#respond Tue, 25 Jun 2013 12:05:53 +0000 https://gelis.org/?p=748 3 yıl önce Siemens A.Ş. olarak uzun vadede Mobil Çalışma konseptine geçmek üzere bir strateji belirledik ve bunun ilk örneğini Ankara bölge ofisinde uyguladık. Hedefimiz, alternatif bir çalışma kültürünü şirkete yerleştirmekti. Bu yeni çalışma kültürünü uygulayabilmek için Siemens A.Ş. yöneticileri, sorumlu bulundukları alanları analiz edip, hangi işlerin ne zaman yapılacağına kendileri karar veriyorlar. 24 Mayıs 2013 itibariyle Bilgi Teknolojileri (CIO) birimimizin Kartal yerleşkemizde ‘Mobil Çalışma’ konseptini uygulamaya başlaması ile ofis alanlarından %50 oranında tasarruf sağlamış oldu.

Bu bölümde, CIO bölüm yöneticimiz de dahil olmak üzere Siemens A.Ş. personelinin büyük bir kısmının kendine ait bir çalışma masası bulunmuyor. Çalışanlar ofise geldiğinde boş bulunan herhangi bir masaya yerleşerek çalışabiliyor. Ofis alanlarından sağlanan tasarrufun yanı sıra, oluşturulan yeni çalışma alanları daha açık, ferah ve daha renkli mobilyalarla döşeniyor ve yeni nesile hitap edecek ortamlar olarak düzenleniyor. Bu yeni uygulama sayesinde, büyük şehirlerde yaşamanın sonuçlarından biri olan ev-iş-ev arası ulaşımda kaybedilen zaman da göz önüne alınarak ofis maliyetleri büyük ölçüde azaltılıyor. Bu kültürü devam ettirerek, Türkiye’nin en verimli şirketlerinden biri olmak amacıyla yolumuza devam edeceğiz.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/06/25/siemenste-yenilikci-ofis-uygulamalari-hayata-geciyor/feed/ 0
Mucizeler her zaman yaşanır!.. https://gelis.org/tr/2013/06/13/mucizeler-her-zaman-yasanir/ https://gelis.org/tr/2013/06/13/mucizeler-her-zaman-yasanir/#respond Thu, 13 Jun 2013 10:14:37 +0000 https://gelis.org/?p=637 2010’lu yılların başlarında bulunduğumuz bu dönemde yeni teknolojilere yönelik çok büyük beklentilerimiz var. Örneğin Federal Almanya Hükümeti adeta bir gecede nükleer santralleri kapattırıyor ve deniz rüzgâr santralleri, biokütle, enerji tasarrufu teknolojileri, “akıllı” elektrik şebekeleri ve belki de Afrika çöllerinde devasa bir güneş enerjisi santrali gibi yeni teknolojiler sayesinde bunu telafi edebileceğini iddia ediyor. Teknolojik yapılabilirliğe olan inanç bu olsa gerek!

Teknoloji ‘nelere kadir’?
Şu anda yaşadığımız teknolojik iyimserlik, elbette 100-150 yıl önceki iyimserlikten daha farklı bir nitelik taşıyor. Örneğin 1851 yılında, dünya kamuoyu Londra’daki Kristal Saray’a ayak basıp, 1. Dünya Fuarı’nın* mucizevî yeniliklerini hayretler içerisinde izlerken, dünyanın durdurulamaz bir şekilde daha iyiye doğru geliştiğinden, insanın teknolojiye hükmettiğinden ve teknolojinin insan hayatını daha zengin hale getireceğinden emindi. Belki o kadar geriye gitmeye bile gerek yok, kendimden de örnek verebilirim. 35 sene önce çalışma hayatına girdiğimde öyle herkesin masasında telefon bulunması gibi bir durum yoktu. Bugün dünyanın en yaygın iletişim aracı olan telefon ancak belli pozisyonlardaki çalışanlara verilirdi ve bizim ofisimizdeki en yaygın iletişim aracı da Siemens’in T100 Teleprinter’ları idi. Ve eminim teknolojinin hayatları ‘iyileştireceğine’ dair beklenti ve iyimserlik o zaman da devam ediyordu. Bugün ise, yeni teknolojileri daha çok‘en kötü duruma mani olabilmek için’ bekliyoruz. Sadece Fukushima’dan dolayı da değil; nereye bakarsak bakalım, dünya imdat sinyalleri veriyor…

Bugünün teknoloji dünyasını hareket halinde tutan ve geleceği biçimlendiren temel birtakım ‘megatrendler’ olduğunu bir süredir dile getiriyoruz. Bunlar ana hatlarıyla dört başlık altında toplanıyor: Kentleşme, Küreselleşme, İklim Değişiklikleri ve Nüfus Yapısındaki Değişiklikler. Tüm bu megatrendlerin kapsamında yer alan farklı konulara baktığımızda bir numaralı acil konunun ‘çevre’ olduğunu görüyoruz. Bu şekilde tüketmeye, çoğalmaya, seyahat etmeye ve iktisadi faaliyette bulunmaya devam edersek yaşam dayanaklarımızı kendi ellerimizle yok edeceğiz.

İki numaralı acil konu, yoksulluk. Yoksulluktan tek çıkış yolu var: Eskiden yoksul olan Çin, Brezilya veya Hindistan gibi ülkelerde son yıllarda ortaya çıkan ve hayretler içerisinde izlediğimiz muazzam ekonomik büyüme. Bu büyümenin bir şekilde durması veya sekteye uğraması halinde savaşların ve sefaletin içersisinden, daha zengin bölgelere doğru kitlesel göçlerin yaşanması tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Hindistan’da yaşadığım dönemde civarında bulunan yoksul mahallelerdeki aileleri her hafta ‘koca bir tencere çorba ile’ desteklemeye çalışan insanlar tanıdım. Bu elbette bir değerdir, bireysel bazda takdir edilesi bir sürdürülebilirlik örneğidir, ancak insanları sistemli bir biçimde yoksulluktan çıkarabilmek çok daha planlı ve kapsayıcı bir yönetim anlayışı gerektirir. İnsanların daha iyi bir hayat uğruna yerlerinden yurtlarından ayrılmak zorunda kalmaları çoğunlukla ‘dramatik’ durumlara işaret eder. Bu durumun ortaya çıkarabileceği sonuçlar ise tahmin bile edilemez. Fakat bu saydığımız ülkeler de Batılı toplumların yaptıklarının aynısını yaparlarsa, yakın bir gelecekte dünyanın tüm kaynakları tükenme sinyali verir. Üstelik yalnız petrol, su veya madenler gibi ekonomik değeri olan doğal kaynaklar değil, dinlenmek amaçlı gidilen sahiller bile yetersiz kalır.

Üç numaralı acil durum ise ‘nüfus yapısı’. Batılı toplumlarda, Japonya’da ve Çin’de yaşlıların toplam nüfus içerisindeki oranı hızla artıyor. Herkes gibi bu insanların da hayatlarını bir şekilde idame ettirmesi gerekiyor. Ama bu durum çalışma çağındaki insanlar üzerinde ‘üretkenliklerini artırma’ baskısı da yaratıyor. Bu noktada teknolojik yenilikler bir çıkış yolu olabilir. Ya da emekliler, emekli olmayı bırakıp işin ucundan tutmaya devam edecekler., Öyle üç dört yıllığına da değil, uzun süreler için. Ancak bunun için de sağlıkları yerinde olmalıdır. Sizce şu andaki tıp, mevcut koşullarla bunu sağlayabilir mi?

‘İcatlar’ın çıkış noktası: ‘İhtiyaçlar’
İhtiyaçlar icatların anasıdır. Güneş enerjisiyle çalışan uçaklar, doğal kaynakları koruyan toplu taşıma sistemleri, ekolojik açıdan doğru ayrıştıran tuvaletler, yaşlılıkta performansı arttıran beyin dopingi ve benzer gelişmeler. Bunların hepsi büyüleyici fikirler ve gerçekleşmeleri halinde de, gerçek birer ‘dünya harikaları’…

Hâlihazırda en çok tartışılan teknolojiyi ele alalım: Enerji teknolojisi. Almanlar gelecekte ne nükleer enerjiye muhtaç olmamak, ne de nükleer enerjiden çıkışı telafi etmek için atmosfere fazladan CO₂ salmak istiyorlar. Alman halkının iradesi ve Berlin’in kararı bu yönde… Peki, bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerin bu konudaki yaklaşımı ne olmalı?

Aslına bakarsanız enerji ihtiyacımızı nükleer ve aynı zamanda iklime zarar vermeyen enerji kaynaklarından karşılayabilmemiz, hiçbir şekilde ‘sadece mühendislerin ve şirketlerin aklına gelen şeylere’ bağlı değil. Bu teknolojileri ne büyüklükte bütçelerle sübvanse edeceğimize de bağlı değil. Hatta asıl mesele bu bile değil. Çünkü çevre dostu yollardan elde edilen enerjiyi, şimdiye kadar yaptığımız gibi gelecekte de hiç kaygı duymadan, tasarruftan uzak bir biçimde kullanabileceğimizi ve israf edebileceğimizi düşünürsek, yeni döneme zaten yanlış bir başlangıç yapmış oluruz. Dolayısıyla kolektif yaklaşım, öncelikle, yarar getirmediğini bildiğimiz mevcut davranış biçimlerinden uzaklaşmayı gerektiriyor. Yoksa yerimizde sayıyor olacağız. Örneğin, önemli bir kısmı Asya kıtasına kaydırılan fotovoltaik hücre üretimi sonucunda bölgede çevreye yoğun miktarda zehirli madde salgılanıyor. Keza, çok sayıda plansız yeni rüzgâr çiftliği ve enerji nakil hattının kurulmasına yönelik yoğunlaştırılmış bir program, her inşaat furyası gibi çevre ve sağlığa zarar verebilir. Sadece bu sebeplerden dolayı bile enerji tasarrufunu bir yaşam biçimi haline getirmemiz gerekiyor. Ve bu öğrenilebilir bir şey, yeni enerji çağına doğru yola koyulmak öncelikle eğitimle ilgili, teknikle değil!.. Konuyu daha önce bahsettiğim ‘dünya harikaları’ olgusuna bağlayacak olursak ,asıl yeni ‘dünya harikası’, ‘insanların davranışlarını değiştirmesi’ olurdu!..

Bir de öğrenmeyle icat etme arasındaki ilişkiye değinmek istiyorum. Farklı yaşamak isteyen bir toplumun, teknolojiye yönelik yeni beklentileri de olur. Yeni şeyler icat eder. Muhtemelen 20-30 yıl sonra enerji üretimi, enerji verimliliği ve hammadde kıtlığı hakkında bugünkünden farklı bir şekilde konuşacağız. Bunun nedeni de, mucit ve mühendislerin parlak fikirlere sahip olmaları ve toplumun da bu fikirleri faydalı bir şekilde değerlendirmesi olacak.

“Ne, ne zaman ve nasıl” sorularına ilişkin fazla tahminde bulunmak kuşkusuz mümkün değildir. Zira yeni teknolojiler her zaman şu anlama da gelir: Tesadüfler ve sürprizler. 18. yüzyılın ikinci yarısında bir İskoçyalı, buhar makinesinin geliştirilmesi için çabaladı. James

Watt, buhar makinesine ayrı bir kondansatör eklemeyi başardığında, makinenin verimini üç kat arttırmış ve böylece sanayi devrini başlatmış oldu. Metalürjiden tutun da, gerekli sermaye ve büyük bir proletaryaya kadar bütün diğer şartların da mevcut olmasın sebebiyle artık tam yol ilerlemenin önünde bir engel kalmamıştı.

Bir sonraki ivme de benzer bir şekilde oluştu: Amerikalı Samuel Ruben 1942 yılında, önce askeri telsizlerde, daha sonra da işitme cihazlarında ve saatlerde kullanılan minyatür cıva bataryasını icat etmişti. Altı yıl sonra William Shockley’in çalışan ilk transistoru üretmesiyle birlikte birdenbire, insanlı uzay yolculuğunu, televizyonu ve daha sonra bilgisayar çağını mümkün kılan teknik bir ikili meydana geldi. Ve bütün bunlar ‘planlanmamıştı’.

Bu tür ‘hesaplanmayan’ gelişmeler aslında teknoloji tarihi için tipiktir. Planlama vasıtasıyla teknolojik gelişmenin sadece daha can sıkıcı ve aşamalı türleri programlanabilir: Aya iniş gibi, bilim adamlarının kimyasal bileşikleri sırasıyla deneyerek oluşturduğu ‘ilaç endüstrisi’ gibi derli toplu projelerde planlama yöntemi zaman zaman işe yaramıştır. Ancak bir sonraki çığırın ne şekilde açılacağını kimse bilmiyor. Belki de tam şu anda herhangi bir laboratuarda geliştirilen yeni bir malzeme veya yeni bir yazılım bir sonraki çığırı açacak olan teknolojik gelişme olacak. Göreceğiz.

Bir de şu faktör var: Gerçek yenilik çoğu zaman, bir teknolojinin beklenmedik bir şekilde kullanılmasında saklıdır. Örneğin eğlence amaçlı kullanılması öngörülen ilk mikroskoplar, bilimin kudretli araçları haline geldiler. Bugün en etkili sosyal platformlardan biri olan Facebook başlangıçta flört ve buluşma platformu olarak düşünülmüştü. Şunu söylemek istiyorum: Kullanıcıların hayal gücü, mühendislerin hayal gücünü aşıyor.

Yazımı yine bu nokta üzerinden bitirmek istiyorum. İnsanların en çok kullandığı iletişim yöntemlerinden biri olan SMS, başlangıçta sadece “teknik personelin kontrol sinyalleri için” düşünülmüştü. Günümüzde ise telefonla konuşmaktan daha önemli hale geldi. Harvard’da görev yapan iktisatçı Robert Jensen ve birlikte çalıştığı bilim adamlarının 2007 yılında yaptıkları şu tespit kimin aklına gelirdi ki: Cep telefonlarının kullanılmaya başlaması, Güney Hindistan kıyılarındaki balıkçıları yoksulluktan kurtaracaktı. Balıkçılar, teknelerinden kendi aralarında ve karadaki müşterileriyle avlanacak balık miktarı ve fiyatlarını görüşmeye başlamıştı. Yeni keşfedilen bir şey yoktu – en azından mühendisler tarafından. Fakat balıkçılar, yeni bir üretim şeklini keşfetmişti.

Cep telefonu balıkçılar için bir dünya harikasıydı. Yani iyimser olabiliriz: mucizeler her zaman yaşanır.

]]>
https://gelis.org/tr/2013/06/13/mucizeler-her-zaman-yasanir/feed/ 0